İki çocuklu olmaya dair kitap yazabilirim. O kadar uzun anlatabilirim yani. Ama o kadar çok vaktim yok, bebe uyuyor şu anda, büyük de okulda, koca da işte, yıllardır işsiz olmadığımdan yapmak istediğim sürüyle aktivite var, sanki iki hafta sonra işe başlayacak gibi hepsini birkaç saate sığdırmaya çalışıyorum, ve hiçbirini tamamlayamıyorum, o kadar alışmışım ki çalışırken dar zamanlara çok iş, çok uğraş sığdırmaya ve hiçbirini bitirememeye, alışamadım henüz. Böyle iki ayağım bir pabuçta bir onu bir bunu yapmaya çalışırken, "dur ya ben artık çalışmıyorum ki, bugün yetişmezse yarın sabah yaparım sabah olmazsa öğlen yaparım ohhh" u hatırlayınca duyduğum rahatlama ve ferahlama kızgın kumlardan serin sulara atlamak gibi bir durum benim için. Son üç senedir farklı şehirlerde anneannesiz, babaannesiz, hatta temizlikçisiz yaşıyoruz çünkü. Hem çok rahat kendi kendinin efendisisin, hem çok zor efendiler de çok yorulabiliyorlarmış çünkü. Neyse uzattım yine, iki çocukluluk çok değişik bir deneyim hem duygusal hem de fiziksel olarak. İkinci benim için birinci anneliğimden çok farklı, belki herkes için öyle değildir ne bileyim. Duygularımı abartarak yaşıyorum bazen, neden öyle oluyor bilmiyorum ama duyargalarım çok açık, herşeyin çok çok farkında olarak yaşamaya karar vermiştim ya taaa ne zaman, ondan olabilir belki. İki çocuklu anne olmak, kısaca, birini bir tarafına diğerini diğer tarafına yatırıp, sonra sağ yanına mı yoksa sol yanına mı yatacağına karar verememek, ne yöne dönsen öbür yan için sızı duyduğun ve hiç rahat etmediğin hatta hiç sevmediğin halde sırtüsü yatmak zorunda kalmakmış, fiziken rahatsız ama duygusal olarak tam ve bütünleşmiş olmakmış.
Ama yine de "agghhh annelik beni tümden değiştirdi böyle bir yeniden doğdum, kendime güvenim geldi" falan diyemeyeceğim tabi... Aksine iki çocukluluk bir zırdelilik hali zannımca. Birçok şeyin aynı anda kontrolden çıktığı bir hayatı olmaması gereken bir hızda yaşıyormuşum gibi geliyor şimdi bana.
Birinci çocuk kardeşsiz kalmasın diye bir çocuk daha yapılmazmış mesela, onu anladım. Sırf bu nedenle ikinci bir çocuk yapmış olsaydım eğer üzerimdeki stres ve yorgunluğu sanırım hiçbir şekilde kaldıramazdım. Kardeşsiz olmaz geyiği bence yalan yani, anne babaya hayat dar olacaksa kardeşsiz de elbette olur, özellikle anne dardaysa ilk çocuğun durumu fenadır. O yüzden özellikle anne bir bebek daha doğurmayı sadece kendi hür iradesiyle istemelidir, ben öyle yaptım. Büyük kuzu ne yerlere attı da kendini kardeş diye direndim, kardeşli evlerden çıkarken ağlamaktan morardı yine direndim ama gün geldi doğurasım bebek sevesim geldi, o günlerde neler yedim de hormonlarım fikirlerimi tam tersine çevirdi bilemedim.
6 yaş farkından küçüğü beni çok bunaltırmış mesela onu gördüm, böyle iki üç sene arayla çocuk yapanlar delirmiş olmalı diye düşündüm. Yani, benim gibi hiçbir aile büyüğünün olmadığı bir şehirde yaşıyorsan, haftada üç gün beş gün bakıcı, temizlikçi (temizlikçi demekte bir sıkıntı yok bence yardımcı diyerek bu kadınlara kelimelerde bir değer biçiyormuş gibi yapan zihniyeti kınıyorum) vesaire kadın için maddi durum çok da yetişmiyorsa herkesin ruh sağlığının yerinde ve afiyette olması için birincinin gündüzleri okulda (kreş değil) olması şart. 6 yaşından sonra veletler anne babadan sıyrılıp kendi sosyal çevrelerini oluşturuyorlar bunu gördüm ben, ne bileyim odasına gidip yalnız kalmak istiyorlar mesela, arkadaşlarıyla plan yapıyor falan filan. Etraftan gördüğüm ve kendi tecrübemle şunu söyleyebilirim ki kendi rahatınızı düşünüyorsanız yaş farkını az, çocuklarınızın rahatını düşünüyorsanız yaş farkını biraz fazla tutmalısınız ki bu da sanırım 5 yaş gibi birşey. Neyse, bilmişlik taslamayayım işte. İki çocuk bir köpek fazla delilik içeriyor, ama moralini bozmaya hiçbir şey için üzülmeye vakit bulamıyor insan, değişik.
Off yazacak çok şey var aslında. Mesela ben bu çalışmama durumunu giderek seviyorum, ondan bahsedeceğim. Sonra çocuğuna kendin bakmak ne kadar da muhteşem birşeymiş onu anlatırım biraz, bulurum işte, kayıp zamanı bulup yerine koymak lazım. Bu bir günlüktü neticede.