35 rakamını sadece ve sadece İzmir'in plakası olduğu için sevebilirim...belki bir de orta karar içki ölçüsü olduğu için...35 lik rakı, 35 lik kırmızı şarap gibi..
Her yaş güzeldir geyiğine hiç girmeyeceğim, çünkü 20 ler 30 lardan güzeldir, 30 da 35 den iyidir ve bunun aksini iddia edebilecek kimse yoktur zannımca.
Haksızlık...
Yaşadığım şartlarda ve ruhsal anlamda bir kadın olarak kendimi ancak 35 e doğru anlayabildim ben, ne yapmak istediğimi, ne olmamak istediğimi, nerede solumanın bana iyi geldiğini, neleri göze alabileceğimi; o zaman haksızlık değil mi, kadınların 35 den sonra doğurganlığının riske girmesi, yeni bir iş bulmasının zorluğu, bekarsa artık evlenmenin zor olması, boşanmanın daha zor olması, sağlığına dikkat etmek zorunda olması...daha hayatı yeni yeni istediği gibi yaşayacakken, doğru dürüst karar vermeyi bile henüz yeni öğrenmişken, birden 35 oluvermek haksızlık oldu bana şimdi gibi geliyor, üniversite sınavına bu yaşta girmeli, evlenmeye bu yaşta karar vermeliydim ben, 20 lerde bana sunulmuş tüm olanakları bu yaşta vermiş olsalardı keşke, düşüncesiz, akılsız, bağımsızlığına düşkün, idealist 20 ler tam bir öğrenme çağı aslında, 20 lerde öğrenip 30 larda gerçekleştirebilme imkanı olmalı insanın, buna vakit tanınmalı, hatta belki de tersten yaşanmalı ama yok ...bir de içinde olgunlaşmaktan nasibini alamamış lolita bir ruh taşırken nüfus cüzdanının bağıra çağıra 35 demesi ne kadar da asap bozucu.
Tipim nispeten genç gösterdiğinden insanlarla lolita ruhumun sesiyle muhabbet ettiğimde sandıkları yaş ile sordukları zaman söylediğim yaş biribirinden o kadar farklı ki ben insanların "oha" diyen yüzlerini görmekten sıkılıyorum artık. Daha ben yeni yeni hayatın keyiflerini çıkarmayı düşünürken "35 oldun artık ikinciyi de yapman lazım" diyen insanlardan da sıkıldım artık, hatta içimdeki lolitaya da bunu hatırlatan 35 lik egomdan da sıkıldım. Biyolojik saat ruh saati ile gerekli çalışma uyumunu yakalayamadığından ruhun ruh sağlığı bozulmaktadır, biyolojik saati kendisine bir çeki düzen vermeye davet ediyorum. Bundan sonra estetiğe de açığım zaten, kırışıklarım falan da var, bir de tantuni yemekten aldığım kilolar da cabası. Kendime iyi bakmam lazım.
Yaşlanmayı sevmiyorum, evet. Herkes yaşlanıyor çünkü. Yaşlanmak sevdiğim insanların sonlarını da yaklaştırıyor, büyümekle birlikte böyle sapık düşüncelere de kapılıyorum. 20 lerin başında babam iki tane beyin ameliyatı geçirdiğinde, ölür mü diye düşünmemiştim bile, öyle ameliyat olduğu için üzülmüştüm sadece. Şimdiyse iki tane üstüste cevapsız görsem telefonumda "birşey mi oldu acaba" diye endişelenmeden edemiyorum.Yaşlanmak bana vaktin daraldığını hatırlatıyor hep, özellikle de otuzdan sonra. Şimdi annemle ancak 30 dan sonra dalaşmadan hırlaşmadan muhabbet edebiliyorken zamanın kıskacını tepemde hissetmek de rahatsız ediyor beni.
Yok, yok... ben bu 35 i sevmedim...ve cidden bugun acaip de hüzünlendim...
Ama yine de pozitif enerjiyi evrene salmak lazım değil mi?