Cumartesi günü bir kez daha farkettim ki hayatım boyunca kendi çapımda değişik tesadüfler yaşamışım. Bu tesadüflerin pek az bir kısmı karizmatikken, bir çoğu beni yerin dibine geçiren şapşal anlardı. Başka konular içinde bahsettiğim olmuştu bu şapşal anlardan da, örneğin koca şehirde müşteri araştırması yaparken, bir numarayı yanlış çevir, başka bir firmayı ara, operatör konuşsun sen hala yanlış firmayı aradığını anlama, o yanlış firma komşunun firması olsun, adama bağlan, kim olduğunu tanıma, o seni tanısın, gevrek gevrek konuşmaya devam et... bu kadar firmanın bu kadar insanın içinde denk gel.... sonuç maskaralık. Lise sonda bir çocuktan hoşlan yaz tatilinde... az biraz sohbet, baygın bakış...aman annem görmesin, ağzıma etmesin diye oraya buraya kaçış, zira annem beni erkek sinekten bile korumaya adamış kendini... sonra gözler yarı kapalı baygın bakışlı bir sohbette ortaya çıkar ki... çocuğun babasıyla eniştem aynı işi yapmakla kalmıyor, bir de aynı yerde çalışıyorlarmış... sonuç yaz sonu gelmeden annem dahil teyzem, eniştem ve hatta bütün sahil de öğrenmişti aşna fişne durumlarımızı, aman zaten biz de ayrıldık gittik sonra da tesadüfün rezaletine bak. Koca kişisinin bir hastası var...yok bildiğimiz hasta... bilmem ne hanım diye kaydetmiş, ben de hayal gücü çok geniş bir küçük yelloz olduğumdan kelli neremden uydurduysam bu kadını dul ve kırk yaşında kocama yazıyor sanıyorum ya "bu bilmem ne hanım ne arıyor seni diye" ağzına ettiğim yetmiyormuş gibi, koca kişisi de sen git bunu hastaya söyle, gel zaman git zaman biz bir sosyal paylaşım ortamında bu bilmem ne hanımla birbirimize denk gelelim, ben her zamanki salaklığımla uyanmayayım konuya, böyle şirin mi şirin yorumlar yazayım kadına, sonra kadın artık dayanamasın bana mail yazsın ben bilmem ne hanımım diye... ben yerin dibine geçmekten beter olayım allaaam bu naif kadının yanında ben ne yelloz kafasına kaya düşesi bir kadınmışım diye kızarıp bozarayım... sonuç utanç. Of anlat anlat bitmez yani. Hayır, yani, ben çok şapşal karakterli bir insan mıyım acaba da böyle şapşal olaylar başıma geliyor, yoksa doğuştan şapşal bir aura ile gezip şapşal tesadüfleri çekiyorum .. nedir yani olayım.
Üç ay önce, kuzunun okul arkadaşlarından birinin doğumgünü için bahçelerine gideriz... çocuklar oynar, ebeveynler tanışır, çocuklar oynar, ebeveynler kısa kısa sohbetlerle birbirini tanımaya çalışır, çocuklar oynar derken ben bir adam görürüm, kuzunun sınıf arkadaşlarından birinin babası olmasına babası da ben bu adamı nereden tanıyorum olurum, adam feci tanıdık gelir.... hal böyle olunca o an itibariyle ben adama kitlendim tabii, adam da beni tanıyor sanki o da kaçamak bakışlarda sanki yoksa bana mı öyle geliyor... direkt bakamıyorum da adama, sonra bir şapşal durumdan başka bir şapsal duruma geçmeyelim yani bilmem kimin annesi bilmem kimin babasını kesiyordu felan diyerekten göz ucuyla kısa kısa bakıyorum adama...kim bu adam ya, kafayı yiyeceğim... acaba iş çevresinden biri mi... çalıştığımız firmalardan biri... yoksa bir müşteri mi... karısını mı tanıyorum acaba.... yooo onu da tanımıyorum.... üç çocuğu var vay be.... gidip sorsam mı...yok yok en iyisi sormayayım... yok yok sorayım çatlayacağım... yok şimdi ne alaka derler adama sormayayım.... diye debelenirken ben, doğum günü biter evlere dağılırız. Konu unutulur.
Bir buçuk ay önce, kuzunun veli bilgilendirme toplantısı...kimse istemediği için ben el kaldırıp yazman oluyorum öğretmene ayıp olmasın diye, böyle de düşünceli bir çıkıntıyım ya yuh, ama gel gör ki veli toplantısında yazman ne yazar haberim yok... soramıyorum da ben ne yazacağım buraya diye... söylenenleri not mu alacağım acaba... ne yazacağımı bilemediğimden kelli bir sıkıntı basıyor beni.... kafamı bir çeviriyorum... aynı adam... sağ çaprazımda oturuyor... bir yandan yine ben nereden tanıyorum bu adamı diye kafayı mı yesem, yazman ne yazar oturup onu mu düşünsem bilemedim tabii.... ve benim bu noktadan sonra bırak bir yazman olarak not almayı, toplantıyı dinlememin bile imkanı yoktu.... yok yok kesin tanıyorum ben bu adamı.... nereden tanıyorum... iş... hayır... koca kişisinden doğru mu tanıyorum.... hayır, salak mısın nesin koca tanısa konuşur herhalde.... resmen çatlayacağım... bu sefer kesin kararlıyım.... toplantı bitsin bir şekilde yaklaşacağım adama... laf açacağım... iki kakara kikiri..... vay sizin oğlan bizim kız, oradan buradan derken çıkarırız birbirimizi tevekkeli o da beni tanıyor... not da almadım.... yazman yazar da ne yazar derken toplantı bitti ben adama doğru bir adım atamadan adam sınıftan vınladı gitti. Ben de öğretmenin yanına elimde boş kağıtla gittim, yazman oldum da ben ne yazacaktım dedim... herkes güldü... bir de şamar annesi olduk iyi mi. Eeve gittik. Konu unutuldu.
Geçen cumartesi kuzunun en sevdiği arkadaşının ailesinin evine gittik, hem çocuklar eğlensin hem de kafa dengi ebeveynler bulduk ohh sohbet muhabbet dedik (ay amma da sosyaliz ebeveyn olarak değil mi? Ama bu aile doğumgünü ailesiyle aynı o yüzden asosyal bile sayılabiliriz, zira onbeş çocuk daha var...). Biz ebeveynler muhabbette... çocuklar oynaşta...derken... laf nereden geldiyse doğumgününden...başka çocukları çok tanımadığımızdan falan açıldı.... derken... bilmem kim bey var... bilmem ne hastanesinde kadın doğumcu o da.... hangisi ben bilemedim.... üç çocuğu var.... bildin mi....yaaaa bildim bildim.... kadın doğumcu muymuş o.....yaaa ne güzelmiş. Yüzümde oluşan mor popo ifadesini kimse yakaladı mı bilemiyorum da sonuç kendimce bir skandal onu biliyorum. Onlarca hastane arasından birini seç.... o hastanenin onlarca kadın doğumcusunun arasından da birini seç.... çocuğuna onlarca okuldan birini seç.... o da gelsin senin kadın doğumcunun çocuğuyla aynı sınıfa düşsün. Ya öyle kadın doğumcuda stres olan tiplerden hiç değilim, gayet modern kadın imajımı takınır öyle de gider muayenemi olurum, farkındayım yani ne kadar normal bir süreç olduğunu.... da...ya adama milletin içinde "ben sizi nereden tanıyorum acaba" deseydim!!!!
Şapşal tesadüflerin kadınıyım neticede....
Yazman toplantıda karar alınırsa kararı yazarmış... onu da öğrendim bu genç yaşımda....
Foto
Üç ay önce, kuzunun okul arkadaşlarından birinin doğumgünü için bahçelerine gideriz... çocuklar oynar, ebeveynler tanışır, çocuklar oynar, ebeveynler kısa kısa sohbetlerle birbirini tanımaya çalışır, çocuklar oynar derken ben bir adam görürüm, kuzunun sınıf arkadaşlarından birinin babası olmasına babası da ben bu adamı nereden tanıyorum olurum, adam feci tanıdık gelir.... hal böyle olunca o an itibariyle ben adama kitlendim tabii, adam da beni tanıyor sanki o da kaçamak bakışlarda sanki yoksa bana mı öyle geliyor... direkt bakamıyorum da adama, sonra bir şapşal durumdan başka bir şapsal duruma geçmeyelim yani bilmem kimin annesi bilmem kimin babasını kesiyordu felan diyerekten göz ucuyla kısa kısa bakıyorum adama...kim bu adam ya, kafayı yiyeceğim... acaba iş çevresinden biri mi... çalıştığımız firmalardan biri... yoksa bir müşteri mi... karısını mı tanıyorum acaba.... yooo onu da tanımıyorum.... üç çocuğu var vay be.... gidip sorsam mı...yok yok en iyisi sormayayım... yok yok sorayım çatlayacağım... yok şimdi ne alaka derler adama sormayayım.... diye debelenirken ben, doğum günü biter evlere dağılırız. Konu unutulur.
Bir buçuk ay önce, kuzunun veli bilgilendirme toplantısı...kimse istemediği için ben el kaldırıp yazman oluyorum öğretmene ayıp olmasın diye, böyle de düşünceli bir çıkıntıyım ya yuh, ama gel gör ki veli toplantısında yazman ne yazar haberim yok... soramıyorum da ben ne yazacağım buraya diye... söylenenleri not mu alacağım acaba... ne yazacağımı bilemediğimden kelli bir sıkıntı basıyor beni.... kafamı bir çeviriyorum... aynı adam... sağ çaprazımda oturuyor... bir yandan yine ben nereden tanıyorum bu adamı diye kafayı mı yesem, yazman ne yazar oturup onu mu düşünsem bilemedim tabii.... ve benim bu noktadan sonra bırak bir yazman olarak not almayı, toplantıyı dinlememin bile imkanı yoktu.... yok yok kesin tanıyorum ben bu adamı.... nereden tanıyorum... iş... hayır... koca kişisinden doğru mu tanıyorum.... hayır, salak mısın nesin koca tanısa konuşur herhalde.... resmen çatlayacağım... bu sefer kesin kararlıyım.... toplantı bitsin bir şekilde yaklaşacağım adama... laf açacağım... iki kakara kikiri..... vay sizin oğlan bizim kız, oradan buradan derken çıkarırız birbirimizi tevekkeli o da beni tanıyor... not da almadım.... yazman yazar da ne yazar derken toplantı bitti ben adama doğru bir adım atamadan adam sınıftan vınladı gitti. Ben de öğretmenin yanına elimde boş kağıtla gittim, yazman oldum da ben ne yazacaktım dedim... herkes güldü... bir de şamar annesi olduk iyi mi. Eeve gittik. Konu unutuldu.
Geçen cumartesi kuzunun en sevdiği arkadaşının ailesinin evine gittik, hem çocuklar eğlensin hem de kafa dengi ebeveynler bulduk ohh sohbet muhabbet dedik (ay amma da sosyaliz ebeveyn olarak değil mi? Ama bu aile doğumgünü ailesiyle aynı o yüzden asosyal bile sayılabiliriz, zira onbeş çocuk daha var...). Biz ebeveynler muhabbette... çocuklar oynaşta...derken... laf nereden geldiyse doğumgününden...başka çocukları çok tanımadığımızdan falan açıldı.... derken... bilmem kim bey var... bilmem ne hastanesinde kadın doğumcu o da.... hangisi ben bilemedim.... üç çocuğu var.... bildin mi....yaaaa bildim bildim.... kadın doğumcu muymuş o.....yaaa ne güzelmiş. Yüzümde oluşan mor popo ifadesini kimse yakaladı mı bilemiyorum da sonuç kendimce bir skandal onu biliyorum. Onlarca hastane arasından birini seç.... o hastanenin onlarca kadın doğumcusunun arasından da birini seç.... çocuğuna onlarca okuldan birini seç.... o da gelsin senin kadın doğumcunun çocuğuyla aynı sınıfa düşsün. Ya öyle kadın doğumcuda stres olan tiplerden hiç değilim, gayet modern kadın imajımı takınır öyle de gider muayenemi olurum, farkındayım yani ne kadar normal bir süreç olduğunu.... da...ya adama milletin içinde "ben sizi nereden tanıyorum acaba" deseydim!!!!
Şapşal tesadüflerin kadınıyım neticede....
Yazman toplantıda karar alınırsa kararı yazarmış... onu da öğrendim bu genç yaşımda....
Foto