Geçen hafta çok hastaydım... iki gün işe hiç gitmedim, evde yattım, üçüncü gün kalktım geldim işe, bir iki saatten sonra tekrar eve gidip yatmam icap etti. Uzun lafın kısası, bu sabaha kadar yaklaşık altı gündür hayattan bezmiş ve soğumuş bir şekilde "nereye devrilsem de yatsam" modunda gayet uyuz bir şekilde, öksürüp tıksırıp nefes alamamakla geçti günlerim, dün bütün bir Pazar günü bir sıkımlık dahi Ventolin almadan uyuduktan sonra bu sabah nasıl da enerjik ve nasıl da mutlu kalktım. Hasta olduğum günler boyu, yatıp uyumadığım nadir zamanlarda, vaktimi kuzuya ayırıp Duman'la ilgilenme işini kocaya bıraktım. Cumartesi gecesi itibariyle Duman'ın menstruasyon dönemi başlayınca da içim sızım sızım sızladı. Evet, hayatımızda yeni bir gelişme oldu, Duman artık çocukluktan çıktı, ergen oldu. Bu aralar herşeyi dramatize etmekte üstüme yok, bir yandan yatıp kendime acıyorum, diğer yandan kuzuya hiçbir zaman yeterince vakit ayıramadığımın hesabını durduk yere yapıyorum, bir yandan da Duman mens oldu kimbilir kendini nasıl kötü hissediyordur diye hayıflanıyorum. Gülme... Köpeklerle insanlar çok benziyor birbirlerine. Muhtemelen o da kendini gergin, mutsuz, başarısız falan hissediyordur bu dönemde.
Ne diyordum?
Bu sabah iyi kalktım diyordum. Hastalığımı atlatmış, zımba gibi kalkmıştım, "yazık" dedim, "bir saat Duman'ı gezdireyim". Çıktık sabahın köründe, mis gibi gezdik. Hava da süper ya artık. Kuzunun servis saati gelince de, kapıya dikildim. Kuzu geldi, servise doğru güle oynaya yürümeye başladık. Sitenin kapısına doğru yürürken, karşıdan gelen kadın yanımdan geçerken (Duman'dan tırstığı için biraz uzakta durmak kaydı ile) birşeyler mızırdandı. Belli ki bana birşeyler söylemek istiyor ama poposu sesli söylemeyi yemiyordu ve zaten bana Pazartesi Pazartesi neşeli neşeli uyanmakta haramdı. Hani, şöyle insanlar vardır, karşısındakine sinirlenmiştir ve kötü bir söz söylemek, vermek veriştirmek istemekte fakat poposu sesli ve/ya bağırarak söylemeyi yemediğinden dişlerinin arasından dudaklarını kıpırdatarak tıslama tarzında kısık ve kesik, duyulur duyulmaz bir ses ayarıyla kızdığı ve/ya uyuz olduğunu kişinin yanından geçerken söyler söyleyeceğini, bu anda lafın edildiği kişi kendisine bir saldırı olduğunu anlar fakat kelimeleri tam duyamadığından ne olduğunu anlamaz, işte kadının yaptığı tam da buydu ama ne yazık ki ben kadını tanımıyordum. Kaldı ki benim onu tanımamam dan daha kötü bir durumda olan kendisiydi çünkü asıl o beni tanımıyordu. Ben de bütün yelloz kadınlar gibi durdum ve en kibar yelloz halimi takınarak "Pardon bana birşey mi dediniz" dedim. Kadın dönüp bana ne dese beğenirdim şimdi hiç kestiremiyorum ama "her sabah sizi ve köpeği görmek sinirlerime dokunuyor" dedi. Yanımda kuzu olmasaydı, "asıl köpek sana benzer" diye bağıraraktan, Duman'ı üstüne salar, bir yandan Duman onun bacaklarına zıplayıp aklını alırken, ben de saçını sağ elimin bileğine doğru dolayıp kafasını hemen yan tarafımızda uzanan duvara vura vura aklının kafasının içinde doğru yere yerleşmesi için uğraşır, bunu da başarırdım, o da hayatına düzgün bir insan olarak devam ederdi sayemde. Ama yapmadım tabii. Kuzunun yanında içimdeki yellozu ortalığa salıp çocuğu annesiyle ilgili hayal kırıklığına uğratmaya gerek yoktu, zaten çocuk bir keresinde araba kullanırken beni sinirlendiren bayan şöför karşısında nasıl bir yelloza dönüştüğüme şahit olmuştu da fazlasına gerek yoktu. Neyse, kadın bunu dedi ve çekti gitti. ben de öyle kaldım, popo gibi. Kendimden beklenmeyecek denli büyük bir sakinlik ve hatta huşu içerisinde çocuğumu öperekten servise bindirdikten sonra içimdeki yelloz ortalığa çıkmıştı ama ne yazık ki kadın toz olmuş hangi apartmana girdiyse girmişti işte. Demem o ki, ulu orta girişmemizin olanağı kalmamıştı. Problemi medeni yollarla halletmemiz gerekecekti. Gittim site görevlisine kadını tarif ettim, dedim bana böyle böyle dedi, hatta site içerisinde gördüğüm tüm görevlilere ve kişilere de "aaa bana böyle dedi kadın" falan diye de anlatıp kadını mimledim. Sonra görevliye dedim ki, "o kadının hangi daireye gittiğini bana bulun, yoksa yakarım burayı" dedim, tamam" yakarım burayı" kısmını biraz fazla gaza gelip yazmış olabilirim şuan. Şimdi ... tantana akşama kopacak, bu kadının bir site sakini mi, yoksa site sakini olup da çalışan bir bayanın yardımcısı mı olduğu merak konusu? Bana farketmez zira, kaba insan kaba insandır. Detaylar akşama belli olacak, her halukarda da tavrımı koyup benzeteceğim terbiyesizi.
Buraya kadar tamam da....
İnsanlar yolun ortasında birilerine laf atmak için cesareti ve haddi nereden buluyorlar ya?
İnsanlar hiç tanımadıkları kişilere durup dururken nasıl öfke duyabiliyorlar?
İnsanların poposu duyduğu herhangi bir rahatsızlığı nezaket göstererek sakince söylemeyi neden yemiyor?
Bunlar da tamam... hatta belki anlayabilirim...de... sonuçta insan en ahmak hayvan neticede...de....
İçinde şuncacık hayvan sevgisi olmayan insanları anlamak...
Hayvanları severim diye cart curt atıp hiç hayvan beslemeyen insanları anlamak mesela.... beslemek için evimize almak zorunda değiliz ona göre...
Dahası....
İki metre uzaktaki kediden tırsan sandalyeye çıkan insanlar... ya da....
Tasma ile gezen hayvandan korkan insanlar var bu dünyada... en çok bunları anlamıyorum. Hayvanın umrunda değilsin be adam, be kadın... hayvan annesinin yanında uslu uslu oturuyor ya da yürüyor, umrunda değilsin ki, ne yapsın seni, safari parkındaki aç aslan mı bu. Bir de yanında küçük bir çocuk var köpeğin, altı yaşındaki bir kız çocuğunun korkmadan mıncıkladığı bir köpekten bağlı olduğu halde tırsan bir salak insan topluluğu var. Tırsmakla kalmadığı gibi onu beslediğin ve baktığın için de sana öfke duyan benim köpeğimden daha hayvan insanlar bu insanlar ayrıca.
Kimse de fobi falan demesin bana. Bağlı köpekten, iki metre uzakta duran kediden korkmak salaklıktan öte değildir.
Ne diyordum?
Bu sabah iyi kalktım diyordum. Hastalığımı atlatmış, zımba gibi kalkmıştım, "yazık" dedim, "bir saat Duman'ı gezdireyim". Çıktık sabahın köründe, mis gibi gezdik. Hava da süper ya artık. Kuzunun servis saati gelince de, kapıya dikildim. Kuzu geldi, servise doğru güle oynaya yürümeye başladık. Sitenin kapısına doğru yürürken, karşıdan gelen kadın yanımdan geçerken (Duman'dan tırstığı için biraz uzakta durmak kaydı ile) birşeyler mızırdandı. Belli ki bana birşeyler söylemek istiyor ama poposu sesli söylemeyi yemiyordu ve zaten bana Pazartesi Pazartesi neşeli neşeli uyanmakta haramdı. Hani, şöyle insanlar vardır, karşısındakine sinirlenmiştir ve kötü bir söz söylemek, vermek veriştirmek istemekte fakat poposu sesli ve/ya bağırarak söylemeyi yemediğinden dişlerinin arasından dudaklarını kıpırdatarak tıslama tarzında kısık ve kesik, duyulur duyulmaz bir ses ayarıyla kızdığı ve/ya uyuz olduğunu kişinin yanından geçerken söyler söyleyeceğini, bu anda lafın edildiği kişi kendisine bir saldırı olduğunu anlar fakat kelimeleri tam duyamadığından ne olduğunu anlamaz, işte kadının yaptığı tam da buydu ama ne yazık ki ben kadını tanımıyordum. Kaldı ki benim onu tanımamam dan daha kötü bir durumda olan kendisiydi çünkü asıl o beni tanımıyordu. Ben de bütün yelloz kadınlar gibi durdum ve en kibar yelloz halimi takınarak "Pardon bana birşey mi dediniz" dedim. Kadın dönüp bana ne dese beğenirdim şimdi hiç kestiremiyorum ama "her sabah sizi ve köpeği görmek sinirlerime dokunuyor" dedi. Yanımda kuzu olmasaydı, "asıl köpek sana benzer" diye bağıraraktan, Duman'ı üstüne salar, bir yandan Duman onun bacaklarına zıplayıp aklını alırken, ben de saçını sağ elimin bileğine doğru dolayıp kafasını hemen yan tarafımızda uzanan duvara vura vura aklının kafasının içinde doğru yere yerleşmesi için uğraşır, bunu da başarırdım, o da hayatına düzgün bir insan olarak devam ederdi sayemde. Ama yapmadım tabii. Kuzunun yanında içimdeki yellozu ortalığa salıp çocuğu annesiyle ilgili hayal kırıklığına uğratmaya gerek yoktu, zaten çocuk bir keresinde araba kullanırken beni sinirlendiren bayan şöför karşısında nasıl bir yelloza dönüştüğüme şahit olmuştu da fazlasına gerek yoktu. Neyse, kadın bunu dedi ve çekti gitti. ben de öyle kaldım, popo gibi. Kendimden beklenmeyecek denli büyük bir sakinlik ve hatta huşu içerisinde çocuğumu öperekten servise bindirdikten sonra içimdeki yelloz ortalığa çıkmıştı ama ne yazık ki kadın toz olmuş hangi apartmana girdiyse girmişti işte. Demem o ki, ulu orta girişmemizin olanağı kalmamıştı. Problemi medeni yollarla halletmemiz gerekecekti. Gittim site görevlisine kadını tarif ettim, dedim bana böyle böyle dedi, hatta site içerisinde gördüğüm tüm görevlilere ve kişilere de "aaa bana böyle dedi kadın" falan diye de anlatıp kadını mimledim. Sonra görevliye dedim ki, "o kadının hangi daireye gittiğini bana bulun, yoksa yakarım burayı" dedim, tamam" yakarım burayı" kısmını biraz fazla gaza gelip yazmış olabilirim şuan. Şimdi ... tantana akşama kopacak, bu kadının bir site sakini mi, yoksa site sakini olup da çalışan bir bayanın yardımcısı mı olduğu merak konusu? Bana farketmez zira, kaba insan kaba insandır. Detaylar akşama belli olacak, her halukarda da tavrımı koyup benzeteceğim terbiyesizi.
Buraya kadar tamam da....
İnsanlar yolun ortasında birilerine laf atmak için cesareti ve haddi nereden buluyorlar ya?
İnsanlar hiç tanımadıkları kişilere durup dururken nasıl öfke duyabiliyorlar?
İnsanların poposu duyduğu herhangi bir rahatsızlığı nezaket göstererek sakince söylemeyi neden yemiyor?
Bunlar da tamam... hatta belki anlayabilirim...de... sonuçta insan en ahmak hayvan neticede...de....
İçinde şuncacık hayvan sevgisi olmayan insanları anlamak...
Hayvanları severim diye cart curt atıp hiç hayvan beslemeyen insanları anlamak mesela.... beslemek için evimize almak zorunda değiliz ona göre...
Dahası....
İki metre uzaktaki kediden tırsan sandalyeye çıkan insanlar... ya da....
Tasma ile gezen hayvandan korkan insanlar var bu dünyada... en çok bunları anlamıyorum. Hayvanın umrunda değilsin be adam, be kadın... hayvan annesinin yanında uslu uslu oturuyor ya da yürüyor, umrunda değilsin ki, ne yapsın seni, safari parkındaki aç aslan mı bu. Bir de yanında küçük bir çocuk var köpeğin, altı yaşındaki bir kız çocuğunun korkmadan mıncıkladığı bir köpekten bağlı olduğu halde tırsan bir salak insan topluluğu var. Tırsmakla kalmadığı gibi onu beslediğin ve baktığın için de sana öfke duyan benim köpeğimden daha hayvan insanlar bu insanlar ayrıca.
Kimse de fobi falan demesin bana. Bağlı köpekten, iki metre uzakta duran kediden korkmak salaklıktan öte değildir.