Baştan söyleyeyim, beğenmedim. Romanın yarısını bir çırpıda okudum, varlıklı Kemal'in yoksul Füsun'a olan aşkı, gencecik aşıklar misali birbirlerine kur yapmaları, o zamanların ve aslında bu zamanların da kadınlara yönelik yaptırımları, eski Istanbul görüntüleri, duygusal karmaşalar, bir çırpıda okumamı sağladı ilk yarıyı. Fakat daha sonra, kadın karakterlerin oldukça sığ kalması, bu aşkın ve tutkunun bir sonuca ulaşmaksızın uzayıp durması, aşk takıntısının bir tekrara dönüşmesi ve bu tekrarın romanın diğer yarısı boyunca sürmesi beni çok sıktı ve itiraf ediyorum sonlara doğru atlayarak okudum, öff artık yeter diyerekten. Şimdi ben ne sanıyorum ki kendimi nobel ödüllü yazarın son kitabını böyle alelade eleştiriyorum, yapacak birşey yok fikrimi söylüyorum. En ufacık minicik şeyleri bile "herşey kutularıma" koyduğumdan, müze bende güzel hisler uyandırdı, ve sanıyorum bu romanda sevdiğim tek şey de buydu.
İletişim Yayınları, Eylül 2008 1. Basım, 592 sayfa
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder