"Bu yazı çok bekledi, muhtemelen şimdi de üç beş satır karalanıp biraz daha bekleyecek, sonra koca, bir nöbet ertesi olmasına rağmen yine gece 24 de eve gelince, bunun üzerine benim zaten çok oynak ve çoluk çocuğa karışıp da çalışan bir anne olup iyicene psikopata bağlayan haleti ruhiyem zıplayıp sinir katsayımı kurtarılmış hasta insanın hayatına bile küfredecek kadar çok katlayınca, ve kırmızı şarabımın şişesinin dibini görmeye başladıkça bu yazıya birkaç satır daha eklenecek. Uzun uzun anlatmadan bir özet yapayım, bir doktorla evlenmek demek, acaip bir egoyla uğraşmak demektir, etrafındaki bütün kadınların kocalarının ilgilendiği tüm işlerle ilgilenmek demektir, hatta iş bölümü yapamamak demektir, "
diyip
yazıyı yarım bırakmışım 24.03.2009 da, belli ki çok ama çok kızgınmışım. O zamandan bu yana bu konu yazılmak üzere aklımın bir kenarında serpilirken, bu konuya ilişkin tecrübeler yaşanmaya devam etti. Bundan sonra yazacaklarım bazı dostlarımı rahatsız edebilir, bloğa bu kadar da açık yazılmaz ki dedirtebilir, dahası doktorları sinirlendirebilir...onlar bundan sonrasını okumasınlar...
Başlıyoruz...
diyip
yazıyı yarım bırakmışım 24.03.2009 da, belli ki çok ama çok kızgınmışım. O zamandan bu yana bu konu yazılmak üzere aklımın bir kenarında serpilirken, bu konuya ilişkin tecrübeler yaşanmaya devam etti. Bundan sonra yazacaklarım bazı dostlarımı rahatsız edebilir, bloğa bu kadar da açık yazılmaz ki dedirtebilir, dahası doktorları sinirlendirebilir...onlar bundan sonrasını okumasınlar...
Başlıyoruz...
Bu yazı 16 senedir devam eden, heyecanlı bir serüven olduğu kadar yıldırıcı bir fedakârlık hissini de beraberinde taşıyan tecrübelerimin birikimidir. 7 senemi bir tıp öğrencisiyle, 1 senemi bir intern doktorla, 6 ayımı TUS’a hazırlanan bir pratisyen doktorla, 6 ayımı farmakoloji uzmanlığını yapan, son 6 senemi de yakında kalp damar cerrahı olarak uzmanlığını alacak bir doktorla geçirdim. Teorik olarak tek bir adamla geçerken bu süreçlerden, şimdi bakıyorum da pratikte beş ayrı adamla beş ayrı dönemden geçmişim aslında. Geçenlerde kuaförde 20 lerinde biri sordu, “şimdi olsa yine evlenir miydin abla” diye, hiç düşünmeden, sanki yıllarca bu soruyu beklemişim de cevabım hazırmışçasına “bilmiyorum da, bir doktorla evlenmezdim kesin” deyivermemle birlikte, doktor bir kocayı sosyal olarak iyi bir statü olarak gören kadın kısmının “salağa bak” bakışları altında ezilmem bir oldu. Çünkü bir doktorla evlenmek, market girişindeki mangır dolu yazarkasayı her akşam evine götürmekle bir görülmekle birlikte, doktor karısı olmak da “doktordan satılık” olmak kadar ayrıcalıklı çoğu insanın gözünde, gerçekten öyle; ve çok kırıcı.
1990 ların başında, barda karşılaştığım bu uzun saçlı, uçuk kaçık, deli dolu, küpeli, çok ama çok içkili adamın tıpta okuyor olmasına önce inanmamış sonra da umursamamıştım zaten. Ben okuyan, yazan edebiyatta okuyan, rock barlarda fink atan bir lolitaydım, dolayısıyla kendime bir doktor sevgili değil, olsa olsa bir müzik aleti çalabilen, çok okumasa bile bir konuda iyi konuşabilen, rock barlarda fink atan uzun saçlı, küpeli ve salaş giyimli bir sevgili arıyordum. O anda da buldum. Biz 19 yaşımızın uçarılığıyla sevgili olduk, gezdik, tozduk, yedik, içtik, konuştuk, tartıştık falan filan. Sevgilim bu kadar gezmeli tozmalı, yemeli içmeli yaşantı sonunda sınıfta kaldı tabii. Ben geçtim, herkes geçti. Bir tıp öğrencisi herkes değil tabii o yüzden kaldı. Tıp öğrencisi dediğin kişizadelerin sınav tarihleri öyle senin benim gibi sosyal bilimler olsun, mühendislik olsun, dil bilimci olsun hiçbir insan bölümüyle aynı değildir. Şehirde bütün bölümler finallere hazırlanır, bütün barlar boşalır, bunlar gezer, ne zaman ki bütün bölümlerin sınav dönemi biter, "hadi içelim sabaha kadar" moduna girilir, bu zavallımların komiteleri olur. Hah bir de bu var tabii yeri gelmişken, zavallımların sınavlarına bile sınav dedirtmiyorlar ki, neymiş efendim "komite". Komite yerine kısaca "boru" da diyebilirlermiş de, niye? Şöyle izah edeyim, bu "komite denen halt tıpta okuyan zavallımların bütün dünyevi olaylardan ve kişilerden koparak çalışmak zorunda kaldıkları bütün derslerin "öys" misali tek bir yazılı da sınav edilmesidir, yerden tavana kadar bir sürü notu okumak demektir, sınav zamanı kendini kilitlemek demektir. Bu nedenle bir tıp öğrencisiyle sevgili olmak demek, komite zamanlarında onunla birlikte mola vermek, o ders çalışırken yerde bağdaş kurup kitap okumak demektir, aklı kalmasın diye bütün gece hayatına "es" vermek demektir, kendi sınav bitişlerini bira şişelerinde yüzerek kutlamak yerine sevgiliye sıcak bir kahve yaparak o ders çalışırken kendi çapında kutlamak demektir. Daha bu aşamada bile farketmedende olsa fedakarlık yapmak demektir.
Zaman geçer, komiteler biter. 4. sınıftan itibaren bu zavallımlar bir de hastanede aktif görev almaya başlarlar. Üstlerindeki doktorların ve uzman kişilerin (ki onlar da doktordurlar ama bu meslekte sana yapılanı büyüyünce sen de yap gibi garip bir inanış olduğundan) tüm köpek muamelesini çekerler, nöbet tutarlar gerekirse, sabahın köründe kalkmaya başlarlar, bazen akşamları çok yorgun gelirler. Ve işin kötüsü gerçek bir doktor olmaya başlarlar...bu bir sonraki yazının konusudur..
Bir tıp öğrencisiyle sevgili olmak gerçekten zordur ama gençtir sevgililer farkında olmazlar.
Arkası sonra...........
Zaman geçer, komiteler biter. 4. sınıftan itibaren bu zavallımlar bir de hastanede aktif görev almaya başlarlar. Üstlerindeki doktorların ve uzman kişilerin (ki onlar da doktordurlar ama bu meslekte sana yapılanı büyüyünce sen de yap gibi garip bir inanış olduğundan) tüm köpek muamelesini çekerler, nöbet tutarlar gerekirse, sabahın köründe kalkmaya başlarlar, bazen akşamları çok yorgun gelirler. Ve işin kötüsü gerçek bir doktor olmaya başlarlar...bu bir sonraki yazının konusudur..
Bir tıp öğrencisiyle sevgili olmak gerçekten zordur ama gençtir sevgililer farkında olmazlar.
Arkası sonra...........