"Teyze"lerim,
teorik olarak annemin kız kardeşleri, pratikte anne yarılarım, iki tane.
Gözlüklü, öğretmenlik yıllarından kendisine yadigâr, elinde olmaksızın, o
tiz sesiyle her daim yüksek tonda konuşan büyük teyzem annemin ablası, dedeme
çektiğini düşündüğüm, annem ve büyük teyzemin aksine ince ve narin yapılı,
kafasını arkaya ataraktan şen kahkahalar atmaktan çekinmeyen, güzel elleri, yay
gibi kaşları olan teyzem annemin küçük kardeşi. Enişte” lerim teorik olarak
teyzelerimin kocalarıdırlar, evet, pratikte ise çocukluğumun en eğlenceli,
tekrar tekrar yaşasam bıkmayacağım biri kel kafalı biri bembeyaz saçlı
anılarıdır. "Enişte"lerim teyzelerimle olan anılarımda
zaten hep varolmuş ve varolacak koca kişileridir, zira ben doğmadan
evlenmişlerdir, ya da ben çok küçükmüşümdür hatırlamıyorumdur, bir nevi
teyzelerimsiz eniştelerim hiç olmamış sanki, öyle koca adamlar olarak
teyzelerimin eline doğmuşlar. "Bacanak", içinde fazlaca kankalık, kan
bağı olmaksızın akrabalık barındıran, beni hep güldüren komik bir kelime
olmasına öyle de daha önemlisi eniştelerimin babama ve babamın eniştelerime
seslenişleri demek. Bir de "dayım" var, teorik olarak annemin
ağabeyi... pratikte orta yaşında hepimizin tırstığı, şimdilerde tatlı bir dede
olan... Kuzenler, çocukluğu yaz tatillerinde, yılbaşı yemeklerinde, bayram
buluşmalarında hep birlikte geçmiş, birbirinin kısa pantolonlu hallerini bilen
kişiler. Çocuk dünyamın pek de geniş olmayan nüfusunun bir kısmı onlardı işte,
sonra hepimiz için dünya genişledikçe, dedem ve anneannem ölünce, aralara
mesafeler girdikçe, zaman kaydedemeyeceğimiz denli hızlı aktıkça,
uzun lafın kısası...büyüdükçe, beraber geçirebildiğimiz zamanlar da
küçüldü...
Ben sadece kendim büyüyorum
sanmışım ki eniştem, senin ölüm haberini aldığımda yanında olduğum komşular
"kaç yaşındaydı" diye sorduğunda "en fazla 55"
deyivermişim...halbuki 70 e yakınmışsın sen. Sonradan farkettim ki annemin yaşı
da bende yıllardır "55" diye kalmış... hatta babamın, hatta büyük
teyzemin, hatta dayımın... büyük kuzenler desen "30 falan" lardalar
hala, kardeşim "18 ler" inde... Zaman bende bir yerlerde durmuş. 55'i
kaydetmiş hafızam, herkes orada kalmış.
Sen
ölünce eniştem, gözümün önüne en çok, arka odadan hatta şehrin öbür ucundan
duyabileceğimiz ellerini birbirine "hay allah" der gibi
çarparak ansızın patlattığın kahkahaların geliyor. Ben hamileyken
yazlıkta mangal ateşinde bize pişirdiğin türk kahvesi nedense silinmemiş
aklımdan. Bunlardan geri kalanı hep çocukluk hatıralarım... gri mi lacivert mi
şimdi çok seçemediğim vosvosunla iki aile toplaşıp tatile gidişlerimiz, kuzenle
tek çocuk olduğumuz yıllar... vosvosun arka penceresine iki kişi sığacak kadar
küçüğüz... aklımda öyle kalmış...kuzenle kafalar eğik cama yapışmışız
ayaklarımız birbirimizin poposuna kaçacak neredeyse...böyle bir sahne...
çocukluğumun kare kare fotoğrafladığı anları yurtdışından getirdiğin video
kamerayla kısa filmlere dönüştürüşün... hiç üşenmez beraber yediğimiz yemekleri
saatlerce çekmek için kamerayı kurardın, biz yemek yer sohbet ederdik kamera da
bizi çekerdi... o kasetleri bulup çıkarmalı...
Sen
ölünce eniştem...teyzem sensiz, kuzenlerim sensiz, biz sensiz kaldık kısaca,
hayatlarımıza devam ediyoruz, hatırladıkça hüzünleniyoruz...da... senin ölümün
çocukluğumun silüetini yerle bir etti, büyüdüğümü geç de olsa farketmemi sağladı,
ve maalesef artık kabul etmek gerekiyor ki ne kardeşim "18 ler"inde,
ne de büyükler "55ler"inde, ölüm artık sadece bir nesil daha
yakınlaşmış bize. Büyüdükçe ölümün nefesini en çok ensemde hissediyorum...
ve giderek daha hızlı büyüyorum.
Sen öldükten sonra güzel şeyler de oldu. Farkettik
enişteciğim... büyümenin getirdiği uzaklıkları kapatmak için daha sık
arıyoruz birbirimizi kuzenlerle. Bir mail grubu oluşturduk habire
mailleşiyoruz, skype dan konuşuyoruz, aynı çocuk halimizle, anlayacağın internetin
tüm olanaklarını seferber ettik kuzenlerce. Öyle işte..kel kafalı, şen
kahkahalı eniştemi kaybettik yaklaşık kırkdört gün önce...
4 yorum:
başın sağolsun. üzüldüm..
merhaba serpil,çok teşekkür ederim...
Her ölümle insan çocukluğundan, anılarından, yaşamından bir parçayı yitiriyor. Ama ne mutlu ki güzel hatırlıyorsun gideni. Başınız sağolsun, Allah sizlere ömür versin. Ve belki yeri değil ama yine çok güzel yazmışsın diyeceğim. Seni sürekli dürteceğim, ciddi anlamda birşeyler yazman için.
Sevgiler...
saol leylak dalı ablacım. yazma konusuna gelince sen böyle deyince çok fena gaza geliyorum bilesin :)
Yorum Gönder