19 Ağustos 2009 Çarşamba

The Twilight Saga - Stephenie Meyer

Bu "Twilight" (Alacakaranlık) fırtınasını çok işitmemiş olmakla birlikte orda burda insanların elinde görmüştüm. Sonrasında filmini seyredince, biraz da sevgili vampirimiz Edward'ın süper karizmasından da etkilenerek (ki film oldukça ucuz ve kötü) ve ne zamandır İngilizce kitap okumam lazım diyip dururken "hah" dedim ben bu Twilight serisini okuyayım. Öncelikle itiraf ediyorum ki bu bir ABD dayatması best seller serisi, itiraf ediyorum ki dili kötü ve basit, itiraf ediyorum ki gençleri olumsuz etkileyecek kitaplar bunlar, itiraf ediyorum ki team edward oldum, itiraf ediyorum ki kafamı yormadım iyi oldu, itiraf ediyorum ki edward la evlenmiş olmayı diledim...

Öncelikle filmden bahsedersek (2008), tutar mı tutmaz mı endişesiyle çok az bütçe ayrılmış yönetmene belli ki, bazı sahneler oldukça uydurma ve ucuz olmuş. Bella karakteri için Kristen Steward kesinlikle yanlış seçilmiş, oldukça yeteneksiz ve bütün sahneleri aynı bayık bakışla tamamlayan ve duyduğuma göre de babası da TV işi içinde olan torpilli bir aktrist; romanda gördüğümüz Bella'nın yanından bile geçmez. Romanda vampir Cullen ailesiyle ilgili birçok detay verildiği halde bunun filmde tamamen görmezden gelinmesi de büyük kayıp olmuş. Fakat, romanlar kazandıkça, film romanları romanlar filmi ve aslında çok iyi pazarlamacılar hem filmi hem romanları desteklediler ve ortaya bir Alacakaranlık çılgınlığı yayıldı.

Twilight (2005)
Bu ilk romanda 100 yıldır 17 yaşını yaşayan bir vampiri yani Edward'ımızı, ailesini ve sümsük liseli kızımız Bella'yı tanıyoruz. Bella yeni bir liseye başlıyor, bu lisede vampir ailesinin çocukları okuyor, Bella Edward'a aşık oluyor. Edward herkesin aklını okuyabildiği halde Bella'nınkini okuyamıyor, o da Bella'ya aşık oluyor. Ama o ne aşk öyle, hani, vampir ya zaten bir karizması bir güzelliği var, hani ölümsüz ya bir sürü zamanı var, hani uzuun yıllardır yaşıyor ya çok şey biliyor, hep aşık olmayı beklemiş mahsun mu mahsun, öyle bir adam işte, gerçek hayatta yok yani. Uzun lafın kısası vampir bir insana aşık oluyor, çok değişik bir hikaye değil "Buffy" de aynı hikayenin daha güzel bir şekilde işlendiğini görmüştük zaten. Bu vampirler normal vampirler değil, vejeteryanler (insan kanı içmiyorlar ama yine de canları fena derecede insan kanı çekiyor), gündüz dışarı çıkabiliyorlar sadece güneş ışığına çıkamıyorlar, güneş ışığına çıktıklarında parıl parıl parlıyorlar ki bu güzelliği anlatmak için çok güzel bir detay olmuş bence. Sonrasında kötü vampirlere rastlarlar, bir süre aksiyon olur, sonunda Bella ve Edward mutlu mesut yılsonu balosuna gidiyorlar fakat Bella'nın aklında sürekli şu vardır :"Ya şimdi bu adam sürekli 17 yaşında böyle çıtır böyle karizma kalacak fakat ben yaşlanacağım, ne yapmalı ne etmeli bunun bir çaresine bakmalı ve vampir olmalıyım yoksa bu adam beni gömer vallahi..." Bir de Jacob vardır, Bella'nın çocukluk arkadaşı bir Kızılderilidir.

New Moon (2006)
Bella'nın doğumgününde elinin kanamasıyla birlikte Jasper kendini tutamayıp Bella'ya saldırınca, ki birşey olmamış Edward olayı kontrol altına almıştır, genç kızların sevgilisi yüce vampir Edward Bella'yı terketmeye karar verir. Çok sevdiği halde bırakır gider kızcağızı. Tabii Bella gayet kötü kadın gibi davrnıp acısını Jacob'la dindirmeye çalışır. Jacob'la arkadaşız ayağına yatar ama alenen aşna fişne ederler. Jacob fena bir şekilde aşıktır Bella'ya. Bu arada Bella sürekli olarak Edward'ın hayalini görür.Bella'nın yaptığı bir salaklık üzerine Edward Bella'nın öldüğünü sanır ve intihar etmeye karar verir. Bu serideki vampirler ölmeyi seçebiliyorlar, Volturi isimli bir kraliyet ailesi var onlara gidip ben ölmek istiyorum deyince onlar icabına bakıyorlar. Fakat önemli olan bunu kabul ettirebilmek, kabul ettiremezsen kötü birşeyler yapıp kendini öldürtmen gerekiyor. Tam Edward kendini öldürtmek için birşeyler yapacakken bunu haber alan Bella gidip onu kurtarıyor. Edward geri dönüyor, kaldıkları yerden devam ediyorlar. Bu arada sümsük Jacob da kurtadam oluyor. Vampirlerin arasına bir de kurtadamlar karışıyor.

Eclipse (2007)
Serinin 1. kitabından sonra beğendiğim tek kitabıdır kendisi. Bella sürekli olarak Jacob ve Edward arasında kalır. Tabii asıl heyecanlı nokta Victoria'nın Bella'yı alt etmek üzere bir vampir ordusu kurmaya başlaması ve bu vesileyle Cullen ailesinin diğer üyeleriyle ilgili de ayrıntılı bilgi alırız. Örneğin Jasper'in hikayesi gerçekten etkileyicidir. Bu arada kurtadamlar vampirlere yardım ederler ve Victoria alt edilir. Bella Edward'ı seçer, ama Jacob'la arkadaş kalır. Oldukça heyecanlı bir roman olmasına karşın, kendini tekrar eden, yer yer okuyucuyu uyuz eden bir roman diyebilirim. Sonunda Edward Bella'yı vampir yapmaya ikna olur daha doğrusu mecbur kalır fakat evlenme şartı koşar.

Breaking Dawn (2008)
Ben bu romana "baktık ki iyi para kazanıyoruz az daha sömürelim" romanı diyorum. Bella Edward gibi birini bulmuş ve vampir olmaya da hak kazanmıştır ama hala "ay bu yaşta evlenilir mi?" diye düşünür. Neyse bunlar evlenir, Bella vampir olur falan filan. O kadar kendini tekrar eden, o kadar baygınlık geçirdiğim bir romanki artık dha fazla yazamayacağım. Bella sonunda süper bir vampir olur. Hatta bir de yarı vampir yarı insan bir kızları olur.

5. kitap olan Midnight Sun ise yaklaşık 200 sayfası yazıldığında yazarın bilgisayarından çalınıp internette dağıtılıyor, bu üzerine yazar Twilight çılgınlığı dinene kadar yazmayı durdurduğunu açıklıyor ve yazılmış olan sayfaları web sayfasından yayınlıyor. Ki bence tamamen yalan, sen milyarlarca dolar kazanan bir yazar haline gelmişsin ve artık bu serinin bokunu çıkarmak üzeresin ki yazıların çalınıyor falan, hiç inandırıcı değil...Bu 5. kitap ise olayları tamamen Edward'ın dilinden anlatan ve bana keşke herşeyi Edward anlatsaymış diye düşündürten bir roman oldu.

Sonuç olarak, ben yazarın bu romanları ordan burdan birşeyler araklayarak yazdığını düşünüyorum, hatta tek bir yazarın değil bir ekibin yazdığını düşünüyorum. Ama yine de Edward'ı seviyorum..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...