20 Şubat 2011 Pazar

Benim iflah olmaz iş hayatım...yazı dizisi olabilir no.1...

Öğrencilikte umduğunu çalışma hayatında bulan var mıdır acaba? Tozpembe bir iş hayatına sahip olan ya da? Çok ama çok para kazanan? Kariyer basamaklarını birer ikişer tereyağından kıl çeken gibi çıkan var mıdır, hem de dürüst bir şekilde, yalakalık yapmadan kimsenin ayağını kaydırmadan? Benim çevremde yok… Bunun sebepleri üzerine dönem ödevi yazma niyetinde değilim, korkma…sadece biraz doldum, paylaşasım var.

1998 yılından bu yana çalışıyorum, özel sektörde. Özel kısmı hiç değişmedi de sektör kısmı arada bir değişti, zaten özeli değişmeyince sektörü de fark etmiyormuş, onu da anlamış bulunuyorum. Öyle çok matah bir yerden mezun değilim, üç büyük şehirdeki üniversitelerden filoloji konusunda güzel eğitim veren bir kurumdan mezunum. 20 lerinde akademisyen veya öğretmen olmak istemeyen 30 larında ise buna pişman olan her filoloji mezunu gibi iş hayatım tesadüfler sonucu çok da elimde olmayarak şekillendi, elimde olmasa da yaptığım işi sevdim, hala da seviyorum, benim yerinde duramayan mizacıma bu kadar uygun bir iş daha olabilir miydi bilmem. Ama çalış çalış elime hiçbir şey geçmedi şimdiye kadar. Hepsinde öküz gibi çalıştım, hatta bazılarında sanki babamın şirketiymiş modunda çalıştım, bazılarıyla duygusal bağ bile kurdum ama hepsi hüsranla bitti. Hatta son iş yerimde gördüğüm bir sürü şeyi çalıştığım hiçbir yerde görmemiştim, o derece. Bu son iş yerimle aramızdaki sözde işbirliğini de bu hafta sonlandırmış bulunuyorum. Hayırlısı...

Bugüne kadar 4 farklı işyerinde çalıştım. Bir tanesinde kovulmakla birlikte diğerlerinde hiç beklenmedik anlarda istifa ettim, beklenmedik derken, kendimce beklendik ama çevreyle paylaşılmadık desek daha iyi. Zira iş hayatında birşey paylaşmak o kadar zor ki. Neyse, uzun lafın kısası, son iş yerimden de bir türlü terfi edemediğim, sürekli inek gibi çalıştığım ama hiçbir şekilde terfi edemeyeceğimi bildiğim bir yere dönüştüğü için istifa ettim. Bu kadar götün bir arada çalıştığı bir işyeri zaten daha önce görmemiştim, bu başka bir yazının konusu olsun, son çalıştığım ofise dair gözlemlerim olsun adı da. Bu yazının ilgi alanı başka, bunca yıllık iş hayatımda "istifayı basma" durumlarında insanların takındığı tavırlar ve ruh halleri üzerine olsun.

Beklenmedik bir anda istifayı basan insana karşı insanlar türlü türlü davranırlar.

1- Hata yaptığını söyleyenler: Bunlar genellikle şirketlerin patron yalakası olanlarıdır. Herşeyi patrona taşıdıklarından, başkalarını da kendileri gibi sanırlar. Satıcı, yüzsüz ve göttürler, bir de bütün bunların üstüne böyle olmak onlara batmaz kendilerine aşırı derecede güvenirler. Oldukları yere de götlük yaparak geldikleri aşikardır. Hatta son işyerimdeki götten bacak müdür bozuntusu "terfi edemediğim için istifa ettiğimi" duyunca utanmadan yüzüme "sen kendini yeterli görebilirsin ama bana sorarsan değilsin, hata yapıyorsun, sabretmelisin" diyerek dayağı haketmiş ama allaha havale edilmiştir. Bir kere işimi çok iyi yaparım, şuana kadar yaptığım iş ile hiçbir işyerimi maddi manevi zarara uğratmadım. Az paraya çok iş yapmışımdır hep. Ama, yalaka değilim, dedikoducu ve riyakar değilim ve maalesef bunların çok prim yaptığı işyerlerinde çalıştım hep.

2- Özenenler ama çaktırmayanlar: Bunlar yaptığınıza özenirler, yıllardır kendileri de haksızlığa uğramıştır ama bir türlü ayrılma cesaretini gösterememişlerdir. İstifanız karşısında hafif kıskançlıkla beraber küçümseyici bakışlar atarlar, onlar da "hata yaptığınızı" söylerler, "iş bulup gitseydin" derler, sanki kendileri için talep ediyormuşcasına. Bu kıskanç tayfadan da tırsarım ben, kıskançlıklarıyla ateşlenmiş hırsları gözlerini kör eder bunların.

3- "Darısı başımıza" diyenler: Bunlar da yaptığınıza özenirler, ama daha yıllarca çalışacaklardır. Cesaret yoksunu memur insanlardır bunlar, yıllardır "biz neler gördük" modunda çalışırlar, hep şikayet ederler ama hep düzene uyarlar asla değiştirmeye çalışmazlar. Millet istifa etsin gitsin benim değerimi anlasınlar modunda davranır ve çalışırlar ama istifa edene yalan söylerler.

4- Alenen gıcık olanlar: Kendileri yapamadıkları ve/ya yapmadıkları herşeye bok atma eğilimi gösteren tiplerdir bunlar. İstifanız karşısındaki tutumları terfi etmiş olsaydınız da aynı olacak tipler bunlar, tehlikeli takımdan. Sanki süper biryerde çalışıyormuş havası takınıp, "artık bizden değilsin" söylemlerini üstü kapalı yaparlar. Hemen "yabancılarlar" seni, hatta içten içe gittiğine sevinirler.

5- Sürekli soru soranlar: Bunlar sürekli merak eder, ne yapacağını, ne edeceğini, planlarını. Abuk subuk sorular sorarlar sürekli. Tehlikesiz gruptandırlar.

6- Yüzünüze gülüp arkanızdan konuşanlar: Bunlar şirketin dedikodu tayfasıdır zaten. Her zaman durumda satıcıdırlar, herkesin ama herkesin yüzüne gülüp arkasından konuşurlar, çok fazla da iş yapmazlar ama çok güzel yapar görünürler. Bir de böyle çok güzel süt dökmüş kedi rolü yaparlar. İstifanız karşısında güzel dileklerini sıralayıp başka insanlarla neden istifa ettiğiniz konusunda en adi dedikoduyu bile yaparlar. Tam şerefsizdir bunlar yani, uzak durmak gerekir.

Veee, son olarak, çok üzücüdür ama, gidişiniz iyi mi oldu kötü mü oldu sorgulamadan sadece sizin için iyi dilek dileyen saf ve temiz yürekli insan sayısı bir elin parmağını geçmeyecek kadar azdır. Neticede bu iş hayatında herkes poposunu en adi saldırıya karşı bile kollamak durumundadır, kendini pazarlamak hatta satmak durumundadır. Bunları mı hayal etmiştim ben yahu, hiç de değil.....
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...