30 Mayıs 2007 Çarşamba

3. Sezonu da geride bıraktık (spoiler içerebilir!)

Spoiler'ın Türkçesi nedir? Yoksa bu da İngilizce bilmeyen birinin anlayabileceği kadar klişeleşmiş, Türkçe'ye çevirdiğimizde kulağa çok da komik gelecek kelimelerden mi? Neyse, konumuz bu değil. 3. sezonu izlemeyen arkadaşlara ayıp olmasın neticede, biz spolier var diyelim de.

Hakkında bir dönem çok da kötü konuştuğum sevgili dizimiz Lost'da 3. sezonu da geride bıraktık. Kötü konuştum çünkü beklentilerimizi çok yükseltmişti, tempoyu düşürünce ikiyüzlülük yaptık. Neyse ki, sonradan aman toparladı dedim, sezon bitti. Neyse ki güzel bitti. Başından beri tanık oluyoruz ya ne zorluklar çektiklerine taraf tutuyoruz bu yüzden Lost'u seyrederken. Jackçi misin Sawyercı mı muhabbetlerini geride bırakırken, diğerlerine gıcık oluyoruz ve Jack Ben'i dövsün diye bakıyoruz, dövünce seviniyoruz, Charlie yüzünden gözümüz yaşarıyor. Çok başarılı bulduğum dizi, yine çok başarılı bitirdi sezonu, izleyicinin hevesi kursağında kalmadı. Düşen ilgiyi her seferinde yükseltmeyi başaran yaratıcı ekip daha ne kadar kasabilecek merak ediyorum. Lost un bıraktığı boşluğu Buffy ile biraz olsun doldurmayı düşünüyorum, çıtır çerez olarak biraz da nostalji yapmak adına, Heroes desen pek işim olmaz, bu başka bir konu.

22 Mayıs 2007 Salı

!!!

Çok sevmediğim ama oldukça güvendiğim bu şehre ne yaptılar bugün? Yazık değil mi bütün o masum insanlara? Ankara öyle büyük bir şehir değil ki, şurası ya şurası, yanıbaşımız, herkesin mutlaka yolunun düştüğü, Ulus, bütün otobüslerin geçtiği...geçmiş olsun...yapanlara da yaptıranlara da lanet olsun...çok kızgınım.

17 Mayıs 2007 Perşembe

Çok sıcak, çok bunaltıcı...Şöyle 3 ay Ayvalık'a gidesim var. Şöyle 3 ay deniz kasabasında, bahçeli küçük evlerde yaşayasım, sahilde kitap okuyasım, güneşin batışını seyredesim var. Yok, yok 3 ay yetmez, bir ömrü öyle geçiresim var. Çocuğumu oralarda büyütesim var; böyle evdi, işti, uzaklaşasım hatta bir de üstüne dönmeyesim var.

6 Mayıs 2007 Pazar

Pazar Keyfi

Eveeet, yılın ilk tişörtünü giyme ve bahar yayılmasını bugün gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Bir soğuk bir ılık seyreden hava bir anda 30 dereceye fırlayınca biz de attık kendimizi minderlerin üzerine. Aslında Ankara'da yaz hiç çekilmiyor ama bizim de ufak tefek keyiflerimiz oluyor tabii.

2 Mayıs 2007 Çarşamba

İstanbullular - Buket Uzuner

Üşenmedim baktım, en son bir Buket Uzuner romanı okuduğum zaman Temmuz 1996 imiş. O zamandan bu yana da Uzuner hep gezi notları yazdı yanılmıyorsam, ve ben onları okumadım. Neden bilmem gezi notları ilgimi çekmedi, sanıyorum okumak yetmiyor bu konuda, gidip görmem lazım. Haa bir de "Gelibolu" romanı var onu unuttum. Neyse, en son bir Uzuner romanı okuduğumda 20 yaşımdaymışım. Romanlarını bir çırpıda, neredeyse tüm satırlarını çizerek okuduğumu da çok iyi anımsıyorum, o yaşlarda kendimi bulduğum çok şey vardı bu romanlarda. Şimdi aradan 10 sene geçmiş, Uzuner yeni bir roman yazmış, merak ediyorum 10 sene önceki tadı verecek mi? İstanbullu olmadığımdan veya İstanbul'da yaşamadığımdan olabilir mi acaba, çok da vermedi aynı tadı. İstanbul'a dair Istanbul'un ağzından anlatılan bölümlerde anlatım bana çok ağdalı göründü, bu ağdalı dil inandırıcı olmaktan uzaklaştırmış bu bölümleri. Onun dışında romanın kurgusu tam bir Uzuner kurgusuydu. Bu kadar farklı tipte insanı incelemek, geçmişlerine gitmek, bu insanların dahil olduğu hepsi birbirinden farklı sosyal gruplara değinebilmek için hepsini tek bir mekanda toplamak ve bu mekanın da havalimanı olması güzel olmuş. Karakterleri birinci ağızdan duymayı severim, burda da sevdim ama yazar sevdiği karakterleri çok fena kayırmıştı ya da ben öyle hissettim; hiç kimse mükemmel olamaz sanki ama... Belgin sanki biraz mükemmel kaçmamış mı... Romanın kapak tasarımı çok çok kötü olmuş, hatta abartıp çirkin olmuş diyeceğim. Demem o ki aynı tadı alamadım ben.

Everest Yayınları, 1. Baskı 2007, 519 sayfa
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...