28 Ocak 2009 Çarşamba

Karanlıktaki Adam - Paul Auster

Öncelikle bu romanı İngilizce aslından bu kadar güzel çevirdiği için Seçkin Selvi'ye teşekkür etmemiz gerekiyor, çünkü çok başarılı bir çeviri olmuş, güzel, akıcı diliyle ve önem verilerek hazırlanmış çevirmen notlarıyla romanı bütünlemiş adeta. Romanın kendisine gelince yine çok güzel, yine çok etkileyici ve yine kesinlikle Paul Auster; roman içinde roman onun içinde başka bir roman daha, bu romanlar içinde hangisi hayal hangisi gerçek, ve tabii ki anılar anılar...Bundan sonrası okumayanlar için sakıncalı olabilir....

August Brill ana karakterimiz, 72 yaşında, eski bir kitap eleştirmeni, babacan mı babacan tatlı bir adam. Bir trafik kazasından sonra tekerli iskemleye mahkum olmuş, kızı Miriam ve torunu Katya'yla birlikte oturmaktadır. Uyku tutmayan bir gecede karanlıkta, anımsamak istemediği düşünce ve olayları, karısının ölümünü, torununun erkek arkadaşının Irak'ta vahşice öldürülüşünü kafasından kovmak için, kendi kendine öyküler anlatmaya başlar. ABD'nin kendi kendisiyle savaşta olduğu bir öykü kurgular. Yarattığı ABD'de New York bağımsızlığını ilan ederek ABD'den ayrılmış, bunun üzerine de ülkede oldukça kanlı bir iç savaş başlamıştır. İronik olansa ABD Başkanı'nın yine Bush olması ve savaşı onun başlatmış olması.

".....2000 yılındaki seçimler...Anayasa Mahkemesi'nin kararından hemen sonra...protestolar... büyük kentlerde ayaklanmalar...Seçmenler Kurulu'nun lağvetme girişimi...yasa taslağının kongrede reddedilmesi....New York Büyükşehir Belediye Başkanı ile belde belediye belde başkanlarının liderliğinde yeni bir hareket... 2003'te eyalet yasasıyla kabul edilen Birleşik Devletler'den ayrılma kararı...Federal Birlikler Albany, Buffalo, Syracuse, Rocherter'a saldııyor.. new York bombalanıyor... seksenbin ölü... ama hereket yaygınlaşıyor...2004'te Maine New Hampshire, Vermont, Massachusetts, Connecticut, New Jersey ve Pennysylvania, New Yorkun yanında Amerika Bağımsız Devletleri'ne katılıyorlar... aynı yılın sonlarına doğru California, Oregon ve Washington'da Pacifica adını verdikleri kendi cumhuriyetlerini kurmak için Birleşik Devletler'den ayrılıyorlar...2005'te Ohio, Michigan, Illionis, Wisconsin ve Minnesota Bağımsız Devletler'e katılıyorlar.. Avrupa Birliği yeni ülkeyi tanıyor.. diplomatik ilişkiler kuruluyor...sonra Meksika...sonra orta ve Güney Amerika yeni ülkeyi tanıyıp diplomatik ilişki kuruyorlar......"

August'un kafasında kurduğu öykünün baş kahramanı, kendi halinde New York'lu bir sihirbaz olan Owen Brick, derin bir çukurun içinde uyanır. Önceki gece karısının yanında uyumuş olan Brick, buraya nasıl geldiğini anlayamaz. Daha sonra onu bu çukurdan kurtarmak için bir asker gelir ve öğrenir ki ülke bir iç savaştadır. Üstelik kendisinin de bu savaşta çok önemli bir görevi vardır. Bu iç savaşın çıkmasına neden olan kişiyi bulup ortadan kaldırmak. Bu kişi bir yazardır ve bütün bu savaş o kurguladığı için yaşanmaktadır. Bu yazar ise tabii ki August Brill'dir! Kendi geçmişiyle yaşadığı iç savaşı biraz olsun hafifletebilmek için kafasından kurgular yapmaktadır. Karısı Sonia'yı, onu terkedişini, sonra tekrar biraraya gelişlerini, kızı Miriam'ı,torunu Katya ve onun sevgili Titus'u düşünür. İlk başlarda bir yan hikaye gibi başlayan iç savaş ve kahramanı Owen ile ana kahraman Brill çakışınca daha bir beğendim romanı. Bitince üzüldüm. Tavsiye ediyorum mutlaka...
Can Yayınları, 2.Basım Eylül 2008, 167 sayfa

20 Ocak 2009 Salı

Piyano - Yiğit Okur

Bu romanı bitirdiğimde daha önce Yiğit Okur'u hiç okumamış olmamdan dolayı büyük üzüntü duydum. Romanın kahramanı Cevat'ın ağzından dökülen kelimelerle okuyoruz romanı. Cevat'ın babası taa Osmanlı zamanından zengin bir tüccar, tabii ki de bu parayı namuslu yollardan kazanmamış bir adam, ve Cevat bunu öğrenmesiyle birlikte herşeyi boşverip, para kazanmak için çalışmayıp ve babasından kalan işe de devam etmeyip paraları istediği gibi zevkine zevkine harcayan bir adam. Zevkine zevkine derken, ülkenin son derece yoksul bir döneminde utanmaz bir şekilde harcaması bir yana, sanata ve müziğe de harcıyor paraları. Rahat mı rahat karizma mı karizma, ve tüm bunlara ek akıllı mı akıllı değişik bir adam olan Cevat, bir piyanoyla kazanırken herşeyi kaybediyor da, aşık oluyor, geçmişine lanet ediyor. Tüm bu özellikleriyle kendini sevdiren Cevat Bey romanı da bir çırpıda okunur kılıyor. Romanın yan kahramanları Elvira ve gizemli hikayesiyle Sakine Hanım ve kızıyla da sevgiyle yakınlaşmamızı başarıyor yazar. Konu olan bu uzun dönemde ülkenin ve toplumun içinde bulunduğu durumları da aktarıyor. Yatarak, oturarak, müzik dinleyerek, tv seyrederek veya amuda kalkarak yapılan bir okuma sırasında bile hayalde canladırması çok da zor olmayan, okuyucuya havuz probleminden hallice bir sahne okutmadan çok basit başlıyor roman, geçmişten çok detaylı bahsederken geleceğe göndermeler yaparak meraklanmamızı sağlıyor, ne olacak bu Cevat Bey demeden geçilmiyor herbir sayfa. Bazı gizemli noktalara dair açıklamalar okuyucuya bırakılsa da çok uzun bir dönemde tanıklık ediyoruz Cevat'ın yaşamına. Çok da detay vermeyeyim artık, tavsiye ederim, yazarın diğer romanları da okunacak..

Can Yayınları, 4. Basım 2007 (1.2003), 431 sayfa

10 Ocak 2009 Cumartesi

Yeni Yıl, 2009..

Aralık tan bu yana, eski yıl yeni yıl geyiği yapacağım, umutlarımı hayallerimi yazacağım, eski yıldan aldığım dersleri döktüreceğim derken, yıl bitmeden vuku bulan ateşin düştüğü yeri yaktığı bazı üzücü olayların ardından gelen etkilenmelerin üzerime inen burkuntusu, yılbaşı gecesinin olması gereken moduna bir türlü girememiş olmam, sıradan bir gün muamelesi çekmiş olmam ve yeni yıl sabahına nöbet nedeniyle bu sene de kocasız uyanmam bu yazının bu kadar gecikmesinin kişisel nedenleridir. Yeni yıl başlayalı henüz 10 gün olmuş olmasına rağmen sanki aylar geçmiş hissi veren bir sürü nefretlik durumun hem Türkiye'de hem de dünyada ortalığı bulandırması (Yılbaşı gecesi Ankara'da 7 çocuğun doğalgazdan zehirlenmesi sonra o iğrenç kılıklı müdür bozuntusunun abuk subuk konuşması, İsrail'in Filistin'e saldırması, Ergenekon zırtının iyicene zıvanadan çıkması, krizin neler getireceğinin halen bilinmemesi) benim de içimi bulandırmıştır, bu da bu yazının bu kadar gecikmesinin sosyal nedenleridir. Bu yıl hep böyle gitmez umarım... 2009 dan beklediklerim ise bu günde yaşananlardan sonra biraz değişti, barış bekliyorum, ekonomik kriz işsizlik artmadan bitsin istiyorum, işimi kaybetmek istemiyorum kaybedersem de hemen yeni bir iş bulayım istiyorum, kanser olmamak için yediklerime dikkat etmek ve spor yapmak istiyorum, hayatın aslında çok kısa olduğunu farkedip takıldığım o ufacık minicik salak şeyleri popoma sallamamak istiyorum, hepimiz için önce sağlık istiyorum, kızımı iyi yetiştirmek istiyorum...önümü görmek zorlaştığından pek de fazla birşey isteyemiyorum, yine de en kötü günümüz böyle olsun sdiyorum, ne diyim....
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...