30 Mart 2009 Pazartesi

Bu insanlar eşek mi...ve nihayet bahar geldi...

Ne için umut etmiştim ve umut ettiğim şey de iyi bir şey miydi çok da emin olmamakla birlikte yine de umut etmiştim. Aman yolsuzluk olmasın, dürüstlük olsun, Ankara yaşanılır bir kent olsun gibi çok aşmış umutlar yerine, en azından güzelim Cinnah caddesini türbeye çeviren iki adımda bir sıralanmış yeşil ışıklı sokak lambaları (ki tüm havaalanı yolu boyunca ve aslında heryerde var), güzel parkların çok adi bir kerhane bahçesi gibi görünmesine neden olan cıngıl cıngıl ışıklar kalksın, su faturalarını abartarak bizden çaldığı paralarla gidip Keçiören'e teleferik yapılmasın gibi basit mi basit isteklerim vardı. Ama Ankara ne eşekmiş ne, ki yine aynı eşek kimbilir daha nereleri mahvetmek üzere belediyenin başında... Üzüldüm valla, bu kadar eşekle aynı havayı solumak istemiyorum ben ya...

Bu arada saatleri ileri aldık, işten aydınlıkta çıktık, bahar kendini gösterdi, haftasonu kardeşim geldi gitti, çok istediğim bir firmaya iş görüşmesine gideceğim birde, bunlar günümü yine de şenlendirdi...

25 Mart 2009 Çarşamba

Masumiyet Müzesi - Orhan Pamuk

Baştan söyleyeyim, beğenmedim. Romanın yarısını bir çırpıda okudum, varlıklı Kemal'in yoksul Füsun'a olan aşkı, gencecik aşıklar misali birbirlerine kur yapmaları, o zamanların ve aslında bu zamanların da kadınlara yönelik yaptırımları, eski Istanbul görüntüleri, duygusal karmaşalar, bir çırpıda okumamı sağladı ilk yarıyı. Fakat daha sonra, kadın karakterlerin oldukça sığ kalması, bu aşkın ve tutkunun bir sonuca ulaşmaksızın uzayıp durması, aşk takıntısının bir tekrara dönüşmesi ve bu tekrarın romanın diğer yarısı boyunca sürmesi beni çok sıktı ve itiraf ediyorum sonlara doğru atlayarak okudum, öff artık yeter diyerekten. Şimdi ben ne sanıyorum ki kendimi nobel ödüllü yazarın son kitabını böyle alelade eleştiriyorum, yapacak birşey yok fikrimi söylüyorum. En ufacık minicik şeyleri bile "herşey kutularıma" koyduğumdan, müze bende güzel hisler uyandırdı, ve sanıyorum bu romanda sevdiğim tek şey de buydu.
İletişim Yayınları, Eylül 2008 1. Basım, 592 sayfa

15 Mart 2009 Pazar

Slumdog Millionaire

Çok mükemmel bir film olduğunu düşünmüyorum, ama bende güzel hisler bıraktığını söyleyebilirim. Anlatılan tüm acı dolu hikayeye rağmen filmin pozitif bir enerjisi var, belki de adamın sonunda köşe olacağını bilmemizden kaynaklanıyor bu. Son soru çok kolaydı, hani yarışmayı bilmesek tamam da, bu yarışmada son soru pek kazık olur aslında. Oyuncuları çok sevdim bir de, onlar da pek saftılar.

1 Mart 2009 Pazar

Hamam Sefası..

Hayatımda hiç hamama gitmemiştim, düne kadar. Bir de pek küçükken gitmiş olmalıyım ki büyük memeli çıplak kadınların bir havuza doluştuğu silik mi silik bir fotoğraf var belleğimde o kadar. Arkadaşlar arada bir giderler hamama beni de ararlar fakat ben "elit insan" "hamam ne yaa, bööööyyyk iiirenç, ben hamama felan gitmem" diyerekten hep reddettim hamama gitmeyi. Fakat annem pek sever, Bolu'da kaplıcalar içinde büyüdüğünden midir nedir sever işte. E ben de anneyi götürmek isterim hamama, bir rahatlasın şöyle kendine gelsin, çük yoruluyor ya ondan; arkadaşlara haber saldım bir "hamam organizasyonu" yapılsın diye. Sağolsunlar kırmadılar aynı hafta Cumartesi gününe organizasyon yapıldı. Tabii ben daha önce hiç hamama gitmediğimden bir gece önce Eylem arkadaşımı arayıp soruyorum yanımızda ne götürmemiz gerekiyor" diye. Hamama giderken yanımızda götürmemiz gerekenler şöyleymiş: "Havlu, sabun bezi, sabun, terlik, şampuan, tarak, temiz çamaşır". Çantamızı hazırladıktan sonra annemle birlikte Hacettepe hastanesinin arkasında yeralan "Tarihi Karacabey Hamamı" na doğru yola koyulduk. Erkek kısmının kapısından girmeye çalışarak ilk falsoyu verdik tabii, meğer öndeki kapı erkek kısmının kapısıymış, bayanların kapısı sol taraftaydı. Neyse girdik içeri, aşağıda çok da büyük sayılmayacak bir avlu ve yukarıda da avluya bakan kapılar var. Bizi yukarı çıkartıp bir oda verdiler, orada hazırlandık ve kapımızı kilitleyip hamama indik. Bu arada bikini giydiğimizi belirtmeliyim, haa tabii bir de peştemal verdiler, onu da üstümüze sardık, fakat tabii ben biraz gıcıklık yaptım "ııyy bu peştemalleri yıkıyorlar mı acebaaa" diye, bilmiyorum valla yıkamıyor olabilirler, neyse bir daha ki sefere kendi peştemalimi götüreceğim zaten. Hamam da böyle her yeri mermer olan, tepesi kubbe şeklinde olan, kubbelerinde minik camlar olan, ortasında göbek taşı olan bir yer. Göbektaşının etrafında minik odalar var, oralarda yıkanılıyor, duş perdesi de asılmış istersen kapatıp keyfine bakıyorsun. Hamam oldukça güzel bir yapıydı ve gerçekten de tarihiydi, o nedenle bir garip oluyor insan. Ve belleğimdeki silik fotoğraf ise beni yanıltmıyor, çünkü etrafta dolaşan koca memeli teyzeler gerçekten varlar. Fakat bizim gibi bikinili "modern taze" kadınlar da var, hatta burda bunu söylemek azıcık ayıp mı kaçar bilmiyorum ama gayet şuh dantelli iç çamaşırı takımlarını giyip gelmiş ablalar bile vardı ne yalan söyleyeyim. Şok oldum kısacası, amanın ne ortamlar ve amanın ne tip kadınlar var diye. Burada o sıcak havuzlardan yok, zaten olsa da hijyene hep dikkat etmek lazımdır. Neyse, sıcak suları dökündükçe ortama alıştım tabii. "Ooohhh amaaaannn ne güzelmiş yahuuu, oohhh" diyerekten suları döktürdüm durdum. 15 dakika sonra bir tane tellak teyze geldi, "tamam siz yumuşamışsınızdır artık" dedi, biz de keselenmeye gittik göbek taşına. Tabii ben orda hemen "ay ben ilk defa geliyorum" dedim tırsarak. Hamamsever annemin önderliğinde bir güzel keselettik kendimizi, sonra da sabunlatıp masaj yaptırdık. Masaj ve kese süperdi, pamuk gibi olduk. Havlularımıza sarınıp çıktık, giyindik avluya indik, annem "hamamdan sonra gazoz içerdik biz eskiden" dedi, beyaz gazozlarımızı aldık, içtik, çıktık Ankara soğuğuna. Sonuç olarak soğuğa çıkınca anladım ki, tüm yorgunluğumu göbek taşında, tüm sırt ağrılarımı tellağın parmak uçlarında bırakmışım, keyfim yerine gelmiş, cildim güzelleşmiş, nefesim açılmış.. (alerjik astımım olduğundan ben sandımdı ki buhardan bunalırım, hiç öyle olmadı, aksine açıldım, zaten öyle çok da bunaltıcı buhar yoktu içerde) Kendimizi böyle güzel hissedince her ay mutlaka gelmeyi planladık, pahalı birşey de değil, fiyatlar gayet makul.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...