18 Ekim 2006 Çarşamba

Yamaç Paraşütü

YAMAÇ PARAŞÜTÜ İLE İLGİLİ ÇOK GENEL BİLGİLER
1940’lı yıllarda, Wright kardeşler başarılı ilk uçuşlarının yanında, birkaç parça perde kumaşından yaptıkları bir tür uçurtmayla yeni bir havacılık olayına öncülük etmişlerdir.1961’den sonra kendi şişebilen ve süzülerek uçan paraşüt düşünülmeye başlandı. Bununla beraber 1970’lere kadar yamaçtan düzenli olarak koşarak kalkış yapılmadı.İlk yamaç paraşütleri, uçaktan yapılan serbest atlayış paraşütlerinin açılışı sırasındaki basınca dayanıklılığına göre dizayn edildi. Daha sonra buna gerek olmadığı görüldü ve kubbeler hava geçirmez kumaştan üretilmeye başlandı. 1980’lerden başlarından itibaren kumaşı, aerodinamiği ve iskeleti sürekli gelişen sporun, kitlelerin yapabileceği kadar düzenli hale gelmesi 1986’yı buldu.Bugün yamaç paraşütü en ucuz ve hafif hava aracı ve doğayla iç içe olmasından dolayı tutulup sevilmiştir ve dünya sanayi ürünü konumuna gelmiştir.

ŞİMDİ DE YAMAÇ PARAŞÜTÜ İLE İLGİLİ ÇOK ÖZEL HABERLER:

Sevgili kardeşim Emir, Dehavk (Dokuz Eylül Üniversitesi Havacılık Topluluğu) na katılarak sülalemizde bir ilki gerçekleştirmiştir. İlk paraşüt yer eğitimini de 16.Ekim.2006 tarihinde bol rüzgarlı bir tepede almış bulunup, paraşütünü nasıl takacağını öğrenmiş, ilk defa, yerdeyken rüzgarın da yardımıyla tek seferde paraşütünü havalandırmayı başararak ailemizi gururlandırmıştır.

Ölüdeniz'de sahilde yatıp gökyüzünde yüzen paraşütleri seyretmek. Çok güzel ve albenili görünürler, oldukça özendiricidirler. Hayranlıkla bakarsınız. Ben her seferinde hayranlıkla ve daha çok da kıskançlıkla bakarım kendilerine; rüzgarla dans ederler, korkusuz ve özgür görünürler. Bu bir cesaret işi diyorum ve kardeşimi bu cesaretinden dolayı tebrik ediyor ve destekliyorum...

Fotograf ve videolarını bizimle paylaşarak ablalarını abilerini gaza getirmesini rica ediyorum :)

Crash - Paul Haggis



Henüz seyrettim. Her ne kadar kesişen yaşamlar teması kullanıla kullanıla artık çivisi çıkma noktasına gelmek üzere de olsa, oldukça hoş bir filmdi. En çok hoşuma giden ise, konusu, kurgusu bir kenara konulursa, filmin dinginliğiydi; "aman şimdi olacak, hiç beklemediğim bir dumurla karşıya karşıya kalacağım" şeklinde endişeleri biranda yokediveren bir dinginliğe sahipti film (Son zamanlarda "Lost" a çok daldığımdan böyle hisler içinde olabilirim tabii o da ayrı bir konu,sonra tartışılabilir). Bu endişelerin kolaylıkla yaratılabileceği birden çok öykü ve konuyu kurgulamasına rağmen, olduğu gibi anlatıp, kasmayarak, bu dinginlik duygusunu verebildiği için sevdim bu filmi. Bir de kimliksiz, sıradan, simgesel anlatımı bol bir film olmayı başardığı için.

Aslında daha çok konuşurdum ama seyretmeyenlere saygısızlık olmasın, sadece biraz ayrıntı için, sevdigim sahnelerin birinden :

" You have no idea, do you? You have no idea why they put them great big windows on the sides of buses, do you?- Why? - One reason only.To humiliate the people of color who are reduced to ridin' on 'em."

6 Ekim 2006 Cuma

Timbersports (Odun kesme sporu??)



Bir platformun üzerine kocaman odunlar koyuyorlar ve bir kaç şişmiş vücutlu adam ellerinde baltalarla platforma çıkıp bu odunları kesiyorlar. Gerçekten de var böyle bir..... spor demek gelmiyor içimden, Eurosport da gördüm gerçekten de var. 1 saat kadar seyrettik, bu nedir, niye yapıyorlar anlamak için. Baltalardan sonra testere ile çıkıyorlar, bir de testere ile kesme faslı; sonra yetmiyor keserle çıkıp daha büyük odunlar kesiyorlar. Dakikalar tutuluyor, kesme yöntemine bakılıyor... İnanılmaz ama seyircisi bol. Kadınlar çocuklar çığlık çığlığa bağırıyor adamlar odunları keserken. Adamlarda süper konsantrasyon var gibi gözüküyor. İlginç.

Odun keşme yarışı, çok ilginç ve dümdüz söylemek gerekirse çok salak bir ........ yine spor demek istemiyorum. Ve merak ediyorum bu adamlar bunu hobi olarak mı yapıyor yoksa gerçekten de çalışıp hazırlanıyorlar mı?

Bir düşünelim, böyle bir yarış ilk Türkiye'de düzenlenseydi, hatta Türkler tarafından icat edilseydi ne derdik acaba?

4 Ekim 2006 Çarşamba

Şahsına münhasır kardeşimden yeni haberler


Kardeşim hakkında buraya yazacak çok şeyim olacak, aslında kendisi tam blogluk bir adamdır ona özel blog yapmak lazım ama, şimdilik böyle idare edeceğiz.

Lost çılgınlığından daha önce bahsetmiştim ama tekrar tekrar o konuya geri döneceğim tabii ki. Zira bu aralar ilk 2 sezonu tekrar seyretmekteyim.Günlerce kendisiyle "lost seyredeceğim" bahanesiyle buluşmayı reddettiğim arkadaşım Eylem'in (Eylem 1), bu LOST da ne olaki demesi nedeniyle, ve web den yapılan taramalarda farkedilen, seyrederken kaçırılmış birçok şeyi yeniden keşfetmek adına baştaaan aldık ve tekrar seyrediyoruz.

Neyse, işte kardeşim.... He is LOST, my brother ....

Blog işi

Global insan Umut arkadaşımız öğretti bana bu blog işini. Her sabah kahve keyfiyle blog gezmek adet olunca önce Msn Space le başladım işe. Orada biraz acemilik atınca, baktım okumak kadar yazmak, paylaşmak da zevkli; ben de gireyim bu blog işine dedim. İyi de yaptım.Bakalım göreceğiz.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...