19 Ocak 2007 Cuma

Eski ve Yeni




Ortaokul ve lise çağlarında aile dostlarının çocukları ile toplanır, korku filmi videoları alır, ışıkları kapatıp kucağımıza da yastıklarımızı alarak kaç tane kiraladıysak hepsini bir oturuşta seyrederdik, hala bu hastalığım sürmüyor değil... Tabii bu kadar çok korku-gerilim filmi seyredince de bir süre sonra bu filmlerden bazıları komik ve eğlenceli gelmeye başlıyor, kan mide bulandırmıyor, sapıklar korkutmuyor, yatağın altından Freddy çıktı rüyaları görülmüyor (ama Freddy ve Norman’ın yeri ayrıdır). Ama iş şeytan temalı filmlere geldiğinde her zaman tırsmışımdır. Özellikle The Omen serisi geçmiş yıllarda ışık açık uyumama bile sebep olmuştur. Elimize 2006 yılı John Moore yapımı The Omen 666 gecince aynı telasla oturduk seyrettik. Kafamızda 1976 yapımı The Omen olduğundan tabii ki de önyargılıydık, bir filmin yeniden çekilmesi oldukça büyük bir risk hele de bir önceki versiyonu akıllarda yer etmiş korku klasiklerinin başlarında yer alıyorsa . Bir yandan da ticari olarak büyük bir akıllılık, çünkü The Omen geçmiş serilerini her zaman endişe ile ananlar sanıyorum bu yeni versiyonuna da giderek filmin iyi bir kazanç sağlamasına katkıda bulunmuşlardır. Öte yandan saygı duyduğun, sevdiğin bir filmi tekrar çekmeye soyunmak yönetmeni için heyecanlı bir durumdur mutlaka diye düşünüyorum, heveslenmeden edemiyorum. Öncelikle şunu söylemeliyim, aslına sadık kalarak çekilmiş. Bu sefer şeytanın oğlu politik sebepler nedeniyle ABD Büyükelçisine verilmiş (oldukça ironik değil mi). Son yıllarda yaşanan felaketlere ve siyasi olaylara şeytani göndermeler yapılmış :) Sonunda Damien’ın ABD Başkanının elini tutarken arkaya dönüp izleyiciye fırlattığı tehdit bakışı son noktayı koyuyor zaten. Bütün eskilerin yenilere nazaran daha iyi olduğu fikrinden yola çıkarak 1976 yapımı daha tedirgin ve rahatsız ediciydi diyebilirim. Oyuncular çok daha iyiydi, özellikle baba rolünde Gregory Peck çok daha iyi bir oyun sergiliyordu, yeni baba ise oldukça donuk ve tüm filmde tek bir yüz ifadesi ile oynamış. Adam korktuğunda, endişelendiğinde, sevindiğinde hep aynı yüz ifadesi. Anne ise ilk başta hayalkırıklığı yaratıyor, sonra biraz toparlıyor ama yine de olmuyor. Şeytanın oğlu Damien tip olarak oturmuş, bakışlar süper; ama yine de ilkini aratıyor. Bunlara rağmen ürkütücü sahne tasarımları görülmeye, Damien’ın saklandığı park sahnesi, baba ve pederin buluştuğu köprüaltı sahnesi seyre değer; kırmızı rengin neredeyse her sahnede vurgulanması hoşuma gitti, çok da göze batırmadan vurgulanmış, hoş olmuş. Ani ses efektleriyle seyirciyi zıplatma ise az kullanılmış, bazı filmlere gitmiyor, buna da gitmezdi. Bir Cuma gecesi evde toplanılıp çıtır çerezle güzel güzel izlenebilir derim ben.

1 yorum:

Onur Altunsaray dedi ki...

merabalar anıl abla..onur ben(bilgenin kardeşi)..yeni ve devamlılığı kalıcı olacak taptaze blogum açılmıştır..adrese teslim reklam yapılır..:)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...