21 Ekim 2007 Pazar

The Fountain

Ben bir aşk filmi olduğunu düşünürken internette yaptığım birkaç okumadan sonra aslında bu filmin bir bilim kurgu olarak geçmesi neyi gösteriyor acaba, filmi seyrederken çok da anlamadığımı kendime itiraf etmiştim zaten ama... İlk yarım saatini öf pöf diye seyrettiğimiz fakat koltuktan kalkıp da cd yi değiştirmeye üşendiğimizden, zaten daha sonra da filmin ilginçliğinden ve bizi sarmalamasından kelli sonuna kadar seyrettik. Ve taaaa ertesi akşam kocayla birbirimize ne güzel filmmiş diyebildik. Filmin yönetmenlerinden biri olan Darren Aronofsky'nin 1998 yılında gösterilen Pi'nin yönetmeni olduğu da ortaya çıkınca filmi neden çok da anlamadığımız ortada aslında. Anlamamaktan ziyade yazılmış tüm kritiklerin aksine ben bambaşka anlamışım, ne anlamışım, şöyle ki geçmişe yönelik anlatılan hikaye Tomas'ın karısının yazmış olduğu roman, şimdiki zaman zaten şimdiki zaman, geleceğe yönelik anlatılan hikaye ise Tomas'ın karısının kitabının sonunun nasıl getirdiği. Ve aslında tüm zamanlarda süregelen bir ölümsüzlüğü arama macerasının anlatımı. 3 farklı zamanın anlatımını bilim kurgusal olarak değil de gayet duygusal olarak yorumlamış olmamı hamileliğime mi versem ne yapsam...Seyredilmeli diyorum, belki bir kez daha ucundan kıyısından ısırırız bu filmi de daha iyi anlarız.

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...