17 Aralık 2012 Pazartesi

4641 biten...1334 kalan...


Bu sabah kendimi çok yorgun hissediyorum.  Fiziksel yorgunluğum sürekli uyuma isteğiyle beni dürtüp duruyor, ofise geleli iki saat oldu ama ben hala o günlük senin bu günlük benim gezip duruyorum, hiç ama hiç çalışasım yok. Bu yorgunlukta, kitap okuyacağım diye gecenin bir körüne kadar oturup sabahın bir köründe kalkmak zorunda kalan bir anne olmamın, ve sabah içtiğim teraflunun parmağı olmalı en somut bakış açısıyla. Bu yorgunlukta, kışın ve soğuğun da parmağı olmalı, belki de son bir aydır üst üste yaktığım sigaraların. Bu yorgunluk bıkkınlığımın da bir eseri olmalı. Bıkkınlığımda alışageldiğim rutinlerimin parmağı var büyük olasılıkla, bir heyecan kaybetmesi durumu yaşıyorum en kötü ihtimalle. Alıp başımı gitmek, bomboş bir sahilde kumlarda uzanmak istiyorum diyeceğim ama çok klişe olduğu kadar fazla iddialı olacak. Bu heyecan kaybetmesi durumunda bana ancak bütün gün evde oturup, kahve içip, kitap okumak iyi gelebilir. Bir koltuktan diğerine sürünerekten, heyecan nereye gittiyse oradan geri gelene kadar.

Bu yorgunlukta, en büyük pay yazıyla dörtbinaltıyüzkırkbir rakamla 4641 gündür çalışıyor olmama ait olmalı. Dörtbinaltıyüzkırkbir gün sabah erken kalkıp iflah olmayan iş hayatıma doğru yola çıkmışım. Dörtbinaltıyüzkırkbir gün deyince az gibi geliyor da yazıyla öndört yıl üç ay onaltı gün rakamla 14 yıl 3 ay 16 gün deyince fark ediyor insan. Yıl hesabı yapınca anlıyor ne kadar uzun bir zaman olduğunu. Bu hesapta kaldığım fazla mesailer yok tabii, ssk böyle diyor, 14 yıl 3 ay 16 gündür çalışıyorsun diye. Heyecan kaybetmesi için yeterli bir zaman mı acaba bu 4641 gün, diğer bir deyişle 14 yıl 3 ay 16 gün, yoksa bende erken mi oldu? İş’te heyecan kaybetmenin ömrü ne kadar, nereden sonra yoruluyor insan? Yorulduğu için mi heyecanını kaybediyor, heyecanını kaybettiği için mi yoruluyor?

Ssk diyor ki, yazıyla binüçyüzotuzdört rakamla 1334 gün daha çalışmam gerekiyormuş. Diğer bir deyişle, 5 yıl 8 ay 14 gün daha. Bu sefer de yıl hesabı yapınca az bir zaman gibi görünüyor, ne komik. Durumun acıklılığına göre rakamlar az ya da çok geliyor insana. Yaklaşık 6 yıl daha aktif olarak çalışmam gerekiyor, ondan sonra emekliliğe hak kazanacağım. Tam tamına 18 yıl 3 ay 14 gün sonra ise emekli maaşı vereceklermiş bana. En pozitif bakış açısıyla aradaki 13 yıl parasız oturmayı, hala evli olup da koca parası yemeyi kabul edersem, ki onun da öyle çok bir para kazanmadığını göz önünde bulundurmak suretiyle, 5 yıl 8 ay 14 gün sonra emekli olabileceğim. Evdeyken çalışmak, çalışırken evde olmak isteyen biraz dangalak çokça dengesiz bir kadın olarak söyleyebilirim ki emekli maaşımı alana kadar yani 18 yıl daha çalışırım ben herhalde. E o zaman da en az 85 yaşına kadar yaşamayı planlamam da lazım, bunun için de sigarayı bırakmam gerektiğini de yine bir not olarak düşeyim. Heyecanlandım mı…hayır. Evde oturup kitap okumak o koltuktan bu koltuğa siftinmek istiyorum hala.

Çalışmayı hep sevdim ben yirmili yaşlarda. Sabah ofise gelmeyi, kahve içmeyi, arkadaşlarla iki lak lak etmeyi, koşturmayı, hiçbir yere hiçbir şeye yetişememeyi. Bu yazıyı yazarken de evde durup yemek, temizlik vesaire yaptığımı düşünüyorum da, hemen vazgeçiveriyorum. Zira sengin koca ve/ya ye ye bitmez bir miras sahibi pamuk bir kadın değilim ki evde o koltuktan bu koltuğa atıp kendimi kitap okuyayım da viledanın sapıyla hiçbir iletişimim olamaz, hiç olmadı ki. Belki yanlış bir iş yapıyorum da ondan kaybediyorum heyecanımı, yirmi yaşında yaptığın işin otuzbeş yaşından sonra seni hala heyecanlandırmasını beklemek ancak benim gibi iflah olmaz bir polyannanın işi olabilir sanki. Otuzaltı yaşını doldurmaya birkaç ay kala “yaa ben oturup kitap çevirmenliği yapsaydım daha mutlu olurdum” demekle de bir halt olmuyor. Çünkü ben kesin ondan da şikayet ederdim. Zaten benim meslek seçmek gibi bir şansım da olmadı ki, ne önüme çıktıysa onu aldım, bu başka yazının konusu ama...

Aman ya, öyle ya da böyle emekli olmak istiyorum o kadar. Çalışmadan emekli olmak istiyorum mümkünse. Hem emekli olayım hem de genç kalayım istiyorum bir de. Mümkansız istekleri istemek olsaydı işim keşke, bir de para verselerdi üstüne, sonra da emekli olsaydım... ama viledanın sapıyla bir iletişim zorunluluğu olmasın... tamam mı?

8 yorum:

Adsız dedi ki...

ruh durumumu özetlemiş bir yazıdır..
ne evde kalayım ne işe gideyim..
aslında bir sahil bir dağ iyi bi yer göstersinler orda okuyayım yazayım.. boncuk bile dizeyim.. tamam..
ama o da sıkar..
=)

arada derede şahsiyet bu bence..
azcık dinlenince..
dayanılabilir oluyor

atalet..

Leylak Dalı dedi ki...

Emekli olunca genç kalınıyor merak etme. Bakınız: Ben :P

coraline dedi ki...

merhaba atalet abla,ya ben abla diyorum ama yaşını bilmiyorum iyi mi :) yok ya ben işimi sevmiyorum nihayet bunu anladım :(

coraline dedi ki...

leylak dalı ablacım,aslında yaşamak istediğim emekli hayatı tam da senin yaşadığın hayat desem abartmış olmam herhalde,resmen kıskanıyor özeniyorum.ama muhtemelen ben senin kadar huzurlu olamam....:)

Unknown dedi ki...

benzer şeyleri yaşıyorum bende. bir sürü şeye yetişmeye çalışıyorum ama hiç bir şeye yetişemiyorum. kendime hiç vakit ayıramıyorum. iş ve ev arasında bir yaşam tüketiyorum. bazen günlüklerde rastlıyorum, insanlar gezdikleri yerlerden, kesip biçip ürettiklerinden, çocuklarına dair yaptıklarından bahsedip duruyor. bense kitap okumaya bile vakit bulamıyorum.ya bu insanların evlerinde tam zamanlı yardımcıları ya da benim az biraz problemlerim var. hal böyle olunca çalışmak istemiyor, oturup evde kitap okuyup film izlemek istiyorum. en azından..

Selgin GB dedi ki...

Annem 42 yaşında emekli olmuştu. Ben 2032 de emekli olucam. Tek umudum, farklı bir gezegende farklı çalışma koşullarıolması ve oraya göç etmek. yani senin durumun iyi coraline. sevgiler...

coraline dedi ki...

merhaba serpil, evet herşeye yetişebilen kadınlar da var anlamadım ben de onu ama ben onlardan değilim, yetişemiyor ve sürekli de kendime dırdırlanıyorum, süper yani öyle :)

coraline dedi ki...

merhaba selgin, yok ya ne durumum iyi, benim de 2032 felan emekliliğim :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...