31 Mayıs 2011 Salı

Aşkın Haçsız Seferi - Hakan İşçen

Bu kitabı Kitap Kurdu’nun bloğunda okuyup almıştım. Kendisine teşekkür ederim buradan.

Bir çırpıda okunuyor. Sade bir dili var, ağdalı değil rahat rahat okunuyor. Zamanda yapılan değişiklikler dikkatimizi romanda tutmamızı sağlıyor, sıkmıyor. Ama…

İlk bölümde iddialı başlayan roman beklentimi çok yükseltti, daha sonraki bölümlerde ise aynı heyecan ve iddiayı yakalayamadım, bittiğinde beklentimin karşılanmadığını, böyle yarım kalmış bir his bıraktı içimde. Dili ne kadar güzel olsa da, anlatılan aşk da, başkarakterlerin sürekli birbirlerine kurdukları yapış yapış aşk cümleleri de beni bir süre sonra çok sıktı. Bu burjuva kadın ve erkeği bir süre sonra gerçekten de çok itici bulmaya başladım ve bunun nedeni birinin kocasını birinin de karısını aldatıyor oluşu değildi. Evet, yeniyetme sevgililer gibi gizli gizli buluşmaları, dışarıdan hiçbir şekilde anlaşılmayacak yüksek çekim gücü ve bunun anlaşılmamasını sağlamaya çabalamak, yakalanmamaya çabalamak, çok kısa sürelere bir dokunuş, bir bakış ve alelacele bir sevişme sığdırmak başkarakterler için olduğu kadar okuyucu beni de çok heyecanlandırdı ilk başlarda. Yıllar önce eşlerine aşık olmuş evlenmiş bir kadın ve erkeğin 40 ların başında birbirlerine açık olmaları, bu aşka dur diyememeleri, eşleri ve aşkları arasında sıkışıp kalmaları, bu yaştan sonra hayatı toptan değiştirmenin zorluğunu hem göze alıp hem de kaçınmaları çok acıklı, yasak olanın günahı kadar çekiciliği de okuyucuyu baştan çıkarıyor, sanmıyorum ki bu romanı okuyup da bu karakterlere kızabilecek bir okuyucu çıksın. Ama dediğim gibi bir süre sonra sıkıyor. Belki de fazla uzun olmuştur roman, haddim olmayarak söylüyorum tabii ki de.

Baş karakterlerin burjuvalıkları da bana daha ilk başta itici geldi açıkçası sonrasında ise resmen rahatsız etti, birlikte olabilmek için sürekli yurtdışına çıkıyorlar, birinin toplantısı varsa diğeri de bir seyahat ayarlıyor, lüks otel odaları tutuyorlar birkaç saatliğine, sonra bir de ev tutuyorlar; işin içine para, lüks ve burjuvazi girince sanırım büyüsü ve heyecanı da gidiyor. İşler parayla o kadar kolay olmasa daha yakın hissedebilirdim kendimi karakterlere, işin içine bu kadar para pul girince iş bayağılaşıyor açıkçası, karizması yerlerde sürünüyor. Bir yandan acaba dedim lüks içinde bir yaşamın nasıl bayağılaşabileceği, insan ilişkilerini nasıl yerlerde süründürdüğüne mi dönecek konu acaba ama yok konu aşk da devam etti.

Romanla ilgili bir de şunu sevdim. En arkada her bölüm için tavsiye edilen şarkılar listesi var ve her bölüme uygun şiirler. Bu kadar aşk beni baymaz diyorsanız tavsiye ederim.

Doğan Kitap, 2010, 468 sayfa

2 yorum:

Adsız dedi ki...

oysa benım hayatımda ask hakkında okudugum en sağlam en gercekçı dıyaloglar bu romandaydı.hıc yapıs yapış gelmediği gibi son derece sıcak buldum,başka kaygı tasımadan,başka olay katmadan,zorlamadan sadece aşkı anlatıyor olmasını...ama elbette fıkırler farklı olabılır
feza surel

coraline dedi ki...

merhaba feza,yorum için teşekkürler :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...