30 Ocak 2012 Pazartesi

Haftasonu...

En sonunda galiba mide hastası yaptım kendimi. Yediklerime hiç dikkat etmiyorum, dikkat etsem bile burada benim için çok farklı ve yeni bir yemek kültürü olduğundan bütün tatları denemek istiyorum. Bu da olur olmaz herşeyi yememle son buluyor. Bütün iş hayatım boyunca yemekhane yemeği yemiş olmamdan da kaynaklanıyor tabii, bütün iş hayatım boyunca dört çeşit tabldot yemek yedim ben, işyerilerim hep şehre uzak oldu, şimdi öğlenleri dışarda yiyoruz. Daha önceleri öğlenleri yemeğe çıkanlara çok imrenirken, alıştıkça aslında bunun çok da iyi birşey olmadığını farkediyorum.Ne yiyeceğimi bilemiyorum, hele ki çok acıktıysam öküz gibi yiyorum. Bütün haftasonu da yediğimi önümde yemediğimi arkamda bırakarak bugün rejime başladım, buraya yazarsam belki görev edinir yaparım "herkese yazarak bildirdik rezil olmayalım" gibisinden, zira son beş aydır her Pazartesi rejime başlıyorum. Bugun yine başladım.

Her yer kardan yıkılırken, biz bu haftasonu güneş ışığına boyandık. Bütün haftasonu gökyüzünde tek bir bulut olmadan hatta nispeten sıcak bile geçti. Deniz kenarında, açık havada, güneşi tepeme alıp bira bile içtim, o derece. Kuzuyla yaptığımız sinema planını güneş ışığı şerefine dışarda paten kaymakla değiştirdik, kuzu büyünyünce "patenci" olacakmış da, hadi bakalım. Ocak ayında böyle bir hava durumu yaşamak benim için hala inanılmaz. Nasıl oluyorda biz bu kadar farklı bir iklimde yaşıyoruz, her geçen gün daha çok şaşırmaya devam ediyorum. Halbuki ne şaşırıyorsun be kadın, ekvatora daha yakınsın işte en kaba coğrafya bilginle. Güneş ışığının bünye üzerindeki pozitif etkisi inanılmaz. Hayatımda belki de ilk defa haftasonları erken kalkıyorum artık, hatta kuzudan erken, benim gibi haftasonları gebeş gibi uyuyan bir insan için nasıl şaşırtıcı ve mümkansız. Haftalardır yapmayı planladığım tamamen kontrolden çıkmış, her şeyin herhangi bir yerde olabileceği evimin en azından bazı köşelerini kontrol altına alabildim bu haftasonu. Çoraplarım mutfak çekmecemden çıkmıyor artık en azından...hehe.. şaka şaka. Yazlık ayakkabılarım ise hala elimin altında dolaşıyor, haftalardır yukarı raflara kaldıracağım ama ona yetişemedim artık. Hava böyle giderse bir iki aya giyerim ben onları zaten..hehe...şaka şaka...gıcığım.

Rüyalarım..beni rahat bırakmayan huzursuz rüyalarım.. bu haftasonu hava güneşli olmasaydı beni gerçekten de bunalıma sokabilirdiniz. Bir tanesi benim kuzuyla yaşıt olan ve geçen yıl sonunda da ikiz bebek dünyaya getiren bir arkadaşımın büyük kızının öldüğünü görmemle başladı bu haftasonum. Çocuğu hamama götürüyorlarmış, çocuk hamamdaki buhar yüzünden nefessiz kalıyormuş ve ölüyormuş. Ben ne üzülüyorum ne üzülüyorum, çocuğun ölmesinden çok, ya benim de başıma gelir de benim kuzuya birşey olursa diye psikopata bağlayıp üzülüyorum, ağlıyorum, kendimi paralıyorum onu da farkındayım. Çok yakın bir arkadaşım değil bu arada, eski iş arkadaşlarımdan biri, arada bir msn de ya da facebook da görüşüyoruz. Bütün rüya boyunca "ay diyorum bu kız facebook a kimin fotoğraflarını koyacak şimdi, ay ne yapacak" diye hayıflanıyorum, nasıl ama. Sosyal paylaşımla bozmuşum kafayı sanırsam. Ama sonra kızcağız kızının ölümüyle ilgili hislerini facebook da paylaşıyor falan. Ben de diyorum ki "aa bak demekki insanlar kötü şeyleri de paylaşabiliyor". Yani, bu yürek dağlayıcı olaydan nasıl bir sonuca geldiğime bakar mısınız...Arada bir çıkıyor benim rüyalarım, medyum memiş den hallice bir insan olabiliyorum ya, tırstım sonra ay birine birşey mi olacak acaba diye, açtım facebook a baktım, dermişim...ne alakası var, bir yere bakmadım.

Sonra, ertesi gece, karanlık ve yağmalandığı belli olan bir şehirde bir minibüs dolusu insanı kaçırıyorlar, bu minibüs dolusu insanlardan biri benim tabii ki de. Kendime acımayı, kendimi acındırmayı, olayları ve durumları dramatik hale getirmeyi çok iyi becerdiğimden rüyalarda bile kaçıran taraf olamam ben; kaçırılmak daha acındırıcı bir durum ne de olsa. Neyse, işte üç tane ganster kılıklı herif bizi kaçırıyor. Ben rolümü süper oynuyorum, gıkım çıkmıyor ne derlerse yapıyorum, çok mülayim hatta ezik bir esirim. Ama gel gör ki, ne kadar ezik de olsam gansterlerden biri bana gıcık oluyor, diğerine dönüp diyor ki "bunu ayağından vur, herkese ders olsun". Ben kalıyorum öyle tabii. Öbür adam acıyor bana ayağımı isabet almıyor, hafif yan tarafına ateş ediyor - o da nasıl oluyorsa artık-. Ben anlıyorum numara olduğunu, yalandan kendimi paralıyorum böyle ayağım da ayağım diye ama asıl emri veren adam yemiyor tabii. Beni ayağımdan bir vuruyor, tam böyle baş parmağımın ayağımla birleştiği eklem yerinde...aman o ne acııı. Ben topallayarak yürümeye devam ediyorum. Sonra grupta bir doktor kadın varmış, cengaverlik yapıyor "ayağına bakmamız lazım" diyor, herkes ondan gaza geliyor "evet evet bakmamız lazım" diye, gansterler hiçbir şey diyemeden "tamam bakın bakalım" diyorlar. Ayağımdan botları bir çıkarıyorum, için böyle kan dolmuş, bu noktada rüyanın içine edildiği an tabii, kan görünce rüyanın hiçbir anlamı kalmıyor. Hani bilinçaltım bana böyle sembolik falan birşeyler anlatmaya çalışıyorduysa da hepsi bozulmuş oldu. Sonrası, iğrenç biraz, kandan çoırap ayağıma yapışmış çıkarmaya çalışıyoruz falan...ıyyk.. bir uyandım ayağımda sızı. Ayağım böyle sürekli sızladı artık nasıl kanlı canlı gördüysem rüyayı. Bunu gördükten sonra da çocukluk arkadaşımı gördüm, kankamı, yaz tatilinde gezdiğimiz yerlerde geziyorduk, sonra sabah aradı beni. Ama ben rüyayı gördüğümü sonradan hatırladığım için ona söyleyemedim.
Böyle işte...günler geçiyor.

4 yorum:

Defne Soysal dedi ki...

Ne güzel sohbet tadında yazmışsın.Sonuna kadar okudum. hafif mizah karışık olması okumayı kolaylaştırıyor. Çoksamimi olması da yazının içine çekiyor okuyanı. Zaman zaman yazdıklarına aynen katıldım. Özellikle diyet konusunda ve şu yemek firmasından gelen yemekler konusunda. Rüyaların çıkması olayıda. Galiba bilinç altımızda olabilirliğini kurgulayıp rüyaya dönüştürüyoruz. Sonrasını bilmem ama bu anlattuıkların kabus gibi. Sen bu ara birşeylere sıkmışsın canını galiba:)))

coraline dedi ki...

mrb defne,herşeyi heryere karıştırdıktan sonra (bazen gerçekten şaşkın olabiliyorum,özür)öncelikle tşk ederim.rüyalardan birşey çıkmadı bu arada:)

Zeugma dedi ki...

Hayırlara çıksın rüyaların coraline.

Memlekette kar-kış gırla giderken yaşadığın şehir misss gibi, güneşler içinde... Çok şanslısın gerçekten. Daim olmasını dilerim :)

coraline dedi ki...

slm zeugma,tşk ederim güzel dileklerin içinnn :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...