29 Mart 2012 Perşembe

Çok sıkılıyorum...

Bu bir sıkılma yazısı. Bugün beni böyle darlayan bir sıkıntı var içimde. Bahar bana iyi gelmiyor, sarı kantaron işe yaramıyor sanki, hoş onbeş gün içmek gerekliymiş. Kedi otu varmış bir de, onu denemeli. Sarı kantaronu melisa ile karıştırınca da etkili oluyormuş. Aman neyse, konumuz bitkiler sanki. Bir konu da yok ya ortada. Yine bahar çarpmış bir benle başbaşayım. Ne istediğini bilmez, bilse de anca hayal eder. O kadar çok hayali olunca insanın hayal kırıklıkları da çok oluyor haliyle. Her şeyi hayal edip bir zahmet kalkıp yapmazsan, korkarsan, tırsarsan o hayal dönüp sana kaçar, böyle çekmece çekmece hayal kırıklıkların olur. Bahar bu demek işte, böyle çekmeceleri açıp açıp hayal kırıklıklarını karıştırmak demek, karıştırmak da değil hatta eşelemek dersem daha iyi tanımlarım muhtemelen, onu bile yarım yarım yapıyorum çünkü. Karıştırmak daha ciddi bir iş, sonucu tutma olabilir, kazayla tutup, çekip çıkarıp kaldığı yerden baştan yaratabilirsin, karıştırırsan yeni bir şeyler öğrenebilirsin, belki çekmeceyi çekip çıkarıp ters çevirerek birden boşaltır, sonra oturur sabırla baştan yerleştirebilirsin ama, eşelemek şöyle parmağının ucuyla burnunun ucunu da havaya dikerekten, kaşlarını kaldırıp gözlerine "aman zaten size de ihtiyacım yoktu" diyen bir ifade takınaraktan yapılan bir tür dağıtmadır nihayetinde, zaten dağınık olanı dağıtmak. Bence durum böyle. Bir de olur olmaz herşeye dair hayal kurmak var, mesela yolda ayağıma takılan bir taşa bakıp "ayy ne güzel bir taş,alayım ben bunu benim olsun, sonra bu taşı alır boyar süslerim, sonra beraber güzel işler yaparız, hatta belki büyür kaya olmaya karar verir...." falan filan diye iki dakikada düşünüp, inanırım, sonra bu böyle uzar gider. Hayallere bir boy büyük elbise giydirmekle de alakalı durumlar var bir de. Hayal elbisenin içinde kayboluyor haberim yok, elini tutuyorum diye elbisenin sallanan kolunu tutuyorum yine haberim yok, hayal elbisenin içinden düşmüş, nerede düşmüş haberim yok. Neyse...şimdi bir hayalim daha var üzerinden düşen elbisesiyle...onunla uğraşıyorum...motivasyonum bir tavan yapıp bir yerlerde sürünerekten. Bu nedenle motivasyonun elinden tutmalı, belki foruma gidip hayale yeni, üstüne uygun bir elbise almalıyım ki birşeye benzesin.

Ofisteyim. Bir kahve alıp geliyorum, belki o zaman ruh halim değişir. Ben böyle yazıp duruyorum mutsuz mutsuz ama aslında minicik şeylerle de mutlu olabiliyorum ben ha. Bir de dengesizim. Doğumgünüme üç gün kala kimbilir hangi yıldızın ne tür bir halt etmesiyle böyleyim. Kahve alacaktım. 

Aldım kahvemi. Sade ve şekersiz. Çok uykum var, dün gece çok çok yattım. Bir şişe şarap içmiştim. Hem uykusuz hem akşamdan kalmayım. Haftaiçi kütük gibi içme yaşı ne zaman bitiyor acaba...

..................................

Ohooo kahvemi içtim,işten çıktım, eve gittim, kızımı sevdim, bir sürü eti cici bebe yedim.

Şimdi yine sabah. Dışarıda çok güzel bir hava var. Mis gibi. Mis. Deniz masmavi, engin. İşe ayaklarım geri geri giderekten geldim. Bu iş hayatım cidden iflah olmaz, onu anladım artık, biraz geç oldu ama. Moralim bozuluyor. Yine bir gazla başladığım işimden soğudum. Aslında ben komple iş hayatından soğudum galiba. Ne adamlar ne işler yapıyorlar burada, çok acaip.

Kuzunun okul durumu var. Seneye anaokuluna başlayacak, özel mi devlet mi, özelse hangisi devletse hangisi karmaşası. Ben liseden mezun olalı 19 yıl olmuş, oha. O günden bu yana o kadar çok şey değişmiş ki, inanılmaz. İnsan içinde olmayınca pek de ilgilenmiyormuş. Şimdi okul gezerken, eğitimciler "şimdi şöyle yeni bir sistem olacak" falan deyince, bön bön bakıyoruz. Kafa çok karışık, çok. Ayrı bir yazı olsun bu. Kafam azıcık ayınca, yazmalı. İnsan büyütmek ne zormuş ya, sorumluluk ne acaip birşey. Şimdi biz bir karar vereceğiz, belki kızımın eğitim hayatının en güzel kararı olacak, ya da belki de otuzbeş yaşını etkieleyecek. Anne olmak acaip, böyle herşeyi abarta abarta incik mincik düşünmek; çocuğu anaokuluna yazdıracağız ama bir bakıyorum ben okul müdürüne lisede şu nasıl bu nasıl diye soruyorum, kendisi yarın ne yapacağını düşünmemiş insanım ya ben şimdi garip geliyor beş yaşındaki çocuğun lise öğrenimini bile düşünmek. Öfff, okul zaten sıkıcı birşey, şimdi benim kuzu da böyle sıkıcı bir kurumun içinde...amannn. Eğitim şart ama. Böyle acaip bir ülkede de nasıl olacaksa.

Kafa karışık, sıkışık kısacası. Pratikte gülüp geçmeye, teoride buraya yazıp rahatlamaya devam.

Ne kadar çok "acaip" demişim.

Yüzmeli artık.

10 yorum:

Tully dedi ki...

Aslına bakarsan hayat çok acaip:((

Adsız dedi ki...

Coraline kedi otu demlenince iğrenç kokan bir bitki.Sanırım sakinleştirmiyor da, kokusuyla sersemletiyor!
Kuzu 2007'li galiba. belki 4+4+4 kapsamında bakmışsın ana sınıfı yerine, hoop ilkokul 1'e başlamış. Sana yarın benim velilere dağıttığım bir öncelik belirleme formu var, onu göndereceğim. Belki seçim yapmana faydası olur. Ama ilk olarak şunu unutma, kasmaya hiç gerek yok. Herşeyin geri dönüşü var.
Hafta sonu yakın, siz şimdi ayağınızı denize bile sokarsınızı oralarda:)

coraline dedi ki...

evet tully valla oyle:)

coraline dedi ki...

saol esra super olur bekliyorum maili.benim kuzu 4 lu zimbirtiya yakalanmiyormus.ekim 2007 dogumlu 59 aylik oluyor ve yirtiyormus sanirim.

Zeugma dedi ki...

Bahar herkesi bir çeşit yapıyor cidden. Ama şöyle düşün bak:
Kışın onca kasvetinden, soğundan kurtulan kupkuru dallar bile çiçek açmaya çabalıyor bu ara. Gökyüzü bile masmavi. Hadi! sıra sende!

Küçük kuzu çok şanslı aslında ;)
Devam...

Birkaselezzet blogspot.com dedi ki...

BEN GELDİM CANIM:)
MELİSAYI TAVSİYE EDERİM:)
HAYAT ÇOOOOK ZOR İNİŞLİ ÇIKIŞLI:)
TANIŞTIĞIMA MEMNUN OLDUM BANA DA BEKLERİM CANIM:)))

bilemedim dedi ki...

Karıştırmak ve eşelemek... Ben de eşeleniyorum sanırım, sonra harekete geçermiş gibi yapıyorum. Ama du bakalım...olur mu olur.

coraline dedi ki...

zeugmacım :):)

coraline dedi ki...

slm bilemedim,olur mu olur kimbilir.

coraline dedi ki...

mrb bir kase lezzet hoşgeldin..:)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...