17 Temmuz 2012 Salı

Yalnız yaz..

Kuzuyu anneannesiyle yazlığa gönderdik. Anne yeni işe başladığı için izinsiz olunca, aynı kreşe giden bir arkadaşın çocuğu hastanelik olacak derecede ishal olunca, anneannesinden ayrılmak istemediği için gitmesine yakın yaygara moduna geçen bir kuzu olunca, buralarda hava çöl kıvamında sıcak olunca ve anneanne "hadi artık evli evine köylü köyüne" deyince, tek çare bu kaldı. Kuzuyu anneanne ile özgürlüğe kavuşturmak.

Anne olmak türlü türlü çelişkiler yumağı ya benim gibi anneler için. Bir yandan evin sessiz boşluğunu düşünüp üzülürken, diğer yandan da kendime ayıracağım sınırsız vakitleri düşünüp sevinmekteyim. Sonra böyle bir sevinç duyduğum için kendimi suçlu hissetmekte kızmaktayım. Anne olunca mutlu olmanın da üzülmenin de kendi çapında bir saçmalaması oluyor. Üzüldüğün için mutlu, mutlandığın için üzülüyorsun mesela, böyle ruh hastası bir durum. Kuzu, itiraf ediyorum, sen tatile gidince ilk yaptığım işten eve gelirken kendime bir torba dolusu bira almak oldu. Sen yokken işten eve böyle gelirdim. Yok, iyi ki yoksun demiyorum. İyi ki varsın, o ayrı. Seni evden sepetlemiş keyfime bakıyorum gibi hissediyorum, evet. Ama öyle değil. Hem benim de kendime ayırmam gereken bir süre olmalı değil mi, büyüyünce anlayacağın bir durum  bu elbette. Hem sen yazlıkta mutlusun şimdi biliyorum. İşte benim gibi annelerin saçmalaması aynen böyle bir durum...

Neyse, sen tatilde keyfini çatarken benim yapmak istediğim çok şey var evde. Taşındığımızdan beri yapmayı planladığım fakat asla vakit bulamadığım şeyler. Vakit bulamamaktan kasıt vakitsizlik değil, sürüyle vakit var, ama plansız programsız. Aaa bir de her işe bir gazla başlayıp hepsini yarım yarım bırakan bir karakter var. Başlamaya hevesli, bitirmeye üşengeç. Hepsini sıraya koydum, not defterime yazdım, yazınca yapıyorum diyorum hep ama o da yalan sanırım, sigarayı hala bırakamadım misal. Kendime hazırladığım "ev boşken yapılacaklar" listemde ilk sırada blogger kimliğimi düzenlemek vardı. Çok havalı oldu bu, blogger kimliğim demeler falan da başka tabir bulamadım. Blogger kimliğim dediğim de bir çöplüğe dönüşen tv altı dolabım, indirime girmiş mağaza tezgahından bile daha dağınık olan giysi dolabım, pilates cd kabının içinden çocuklara ninniler cd sinin çıktığı, toy story cd kabından aşk tesadüfleri sever cd sinin çıktığı dolabımsı zımbırtı gibi (kitaplıktan bahsetmek bile istemiyorum) karman çorman olmuş okuma listem. Yıllardır okuduğum bloglar var, evet. Yazınca sevindiğim bloglar bunlar, görmeden tanıdığım insanlar. Onlar hep vardılar da, bir de her ay başka bir konuya heveslenip heveslenip eklediğim tonla blog da var-mış. Şimdi benim el işi bloğu takip etmemin ne manası var, siyah düğmeyi beyaz iplikle diken biriyim ben sonuçta, konserve kutusundan abajur yapmak kim sen kim, ama ediyordum. Ha, yemek tarifi bloglarını neden takip ediyorum mesela, buzdolabındaki üç yumurtayla harikalar yaratanları...mazoşist bir yapım mı var gerçekten de, sonuçta hiçbir zaman mozarella peyniri dolgulu pesto soslu bir zımbırtı yapamayacağım, hatta yapmaya bile kalkışmayacağım aşikar. Herşeye pozitif yaklaşan insanları neden takip ediyorum, görünen o ki onların yazdıklarına inanmıyor, yaptıklarını yapmıyor,  hatta uyuz oluyorum, bkz mazoşist bir yapım mı var sorunsalı. Çok büyük kitlere hitap eden ünlü bloglar var mesela, bir gönderisinin altında binbeşyüzyetmişiki tane yorum olan, okumaya kalksan okunmaz. Yazarken dilbilgisine dikkat etmeyenler, bu da çok iddialı oldu, geçelim en iyisi. Var daha bir sürü... Okuma listemi ayıkladım sonuçta, onu diyecektim. Darısı cd, giysi, ıvır zıvır, mutfak dolaplarının başına. Elimi çabuk tutmalıyım, zira bu süre zarfında çok okumak istiyorum. Birkaç aydır hiç kitap okumadım desem yeridir, artık rahatsız oluyorum bu durumdan, o derece. Okumaya kalkıp üç beş sayfadan sonra birbirinin üstüne devrilmiş kitaplarla dolu başucum, ha evet oraları da düzenlemeli. 


Bu yaz böyle yalnız devam eder kuzu.

4 yorum:

Balthus dedi ki...

hayat işte...arada vakit bulup yazıyorsunuz ya ne güzel.Bu takip ettiğim bloglardan çıkma var mı? öyle ise hemen bende bir kaçını ayıklamalıyım,yoksa asıl okumam gerekenleri ıskalıyorum.Sağlıcakla :)

coraline dedi ki...

leventcim,blog ana sayfasında google reader da görüntüle yazısının yanında bir yıldız gibi birşey var ona basınca takip ettiğin bloglardan çıkabiliyorsun :)

Adsız dedi ki...

Coraline, geçen sene annemler iki kızı da alıp yazlığa gitmişlerdi. Öyle iyi gelmişti ki. Ben o dönemde hiçbir biriken işi de yapmadım. malak gibi oturdum sadece. birinden sorumlu olmamak nasıl iyi geliyor. sadece paşa keyfine göre davranmak. acıkınca yemek hazırlamak filan. dediğin gibi iyi ki varlar ama ben suçluluk filan da hissetmedim o dönemde. özlemedim de. biteceğini bildiğim ayrılıklarda nedense özlemiyorum ben. çocukluktan kalma bir şey.
neyse diyeceğim o ki keyifle geçsin bu dönem kuzu için de, senin için de...Darısı başıma.

coraline dedi ki...

ya muhtemelen ben de pek bir şey yapmayacağım, öyle görünüyor :) ama evet sorumluluksuzluk süperrr :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...