3 Ağustos 2012 Cuma

Ağustos...

Hani demiştim ya, kuzu yokken bir sürü işi halledecektim. İlk gün cd leri düzenledim, ikinci gün kuzunun odasının bir kısmını. Bu kadar...sonrası bol alkollü bol okumalı bol yatmalı oldu. Sorumsuz olmanın tek iyi yanı var, o da sınırsız okuma özgürlüğü oldu. Evet çocuksuz olmak sorumsuz olmaktır, bekarlar, çocuksuz evliler kızmasın. Sorumluluk denilen zımbırtıyı çok hissettim. İlk lisedeydi sanırım. Lisede üniversiteyi kazanma sorumluluğum vardı. Üniversiteyi kazanınca bitirme sorumluluğum vardı. Bitirince para kazanma sorumluluğum vardı. Para kazanınca kendimi geçindirme sorumluluğum vardı. Kendimi geçindirince para biriktirme sorumluluğum vardı, ne de olsa memur çocuğuydum. Para biriktirmeye yetince evlenme sorumluluğum vardı. Evlenince evlilik yürütme sorumluluğum vardı. Evliliği yürütünce çocuk yapma sorumluluğum vardı. Ve bu en acaibiydi. Sonra herşey karıştı zaten. Diğer sorumluluklar çok kolaymış meğer. Onları yapamadığın zaman  annene, babana, kocana "hadi ordan çok biliyorsun" diyebiliyor, çarpıp kapıyı gidebiliyor ve sorumsuzluğun kaygan da olsa bir ucundan bile tutabiliyorsun (muşsun). Şimdi böyle kendimi içmeye, okumaya ve yüzmeye vermişken, sorumsuzluk öyle acaip geldi ki, resmen dağıttım. Sanki taşradan üniversite okumaya gelmiş yeni yetmeyim, yıllardır yaşayamadığım özgürlüğümü hızla ve hırla yaşamaya çalışıyorum. Mesela işten çıkıp kütük gibi içmeye gidip eve burnunun ucunu görmeden gelebiliyorsun, kocanla bağrış çığrış kavga dövüş edebiliyorsun, evde donla ya da donsuz gezebiliyorsun, deniz veya havuz kenarına gittiğinde kitabından yirmi sayfayı gözünü ayırmadan ve kırpmadan okuyabiliyorsun, istediğin her yerde tosur tosur sigara içebiliyorsun, vakit bolluğundan kelli dertsiz başına dertler bulup olan olmayan herşey için kaygılanabiliyor, oturup salonda höyküre höyküre ağlayıp sümüklü peçetelerini oraya buraya atıp, toplamadan olduğun yerde uyuyor, sabah sümüklü peçetelerin içinde uyanıyorsun...evet hepsi vakit bolluğundan...hepsi... bir de sorumsuzluktan.

Bende günler böylesine sorumsuz giderken, kuzu hayatından çok memnun. Gidip alır getiririz diye muhtemelen, "özledim" demiyor. Annem çok iyi bakmış, renk gelmiş yüzüne, boyu uzamış. Giderken, "Tatildeyken, büyüyünce hangi müzik aletini çalmak istiyorsun biraz düşün bakalım" demiştim...sonra unutmuşum... geçen gün trombon ya da trompet çalmak istediğini söyledi birden...hadi bakalım...şaşırdım... burada bir parantez açayım, çocuğunu yarış atı modunda o kurstan bu kursa, o hobiden bu hobiye ittiren bir anne değilim, hiç olmadım...ama müzik başka, çalsın...evde görmediği ilgi alanlarına yönelmesini talep eden histerik idealist anne değilim... müzik aletlerine aşina...neyse, bakalım Eylül gelsin bir...

Dün kadın doğumcuya gittim, kontrole. Yok öyle kadın doğumcuda kasılan bir kadın değilim, öyle birşey anlatmayacağım. Elle kolla vesaire tüm kontrollerden sonra ultrasona geldi sıra. Kusura bakmayın biraz açık oldu ama insan bir kere doğurunca ve ulu orta her yerde emzirince böyle konular normalmiş gibi geliyor, anne olduğuma göre hepsi kutsal artık ne de olsa. Neyse... Doktorcuğum ultrasonda baktı baktı baktı ve bana ne dese iyi..."İkinciyi düşünmüyor musunuz?" sonra ben de doktorcuğuma olabilecek en yelloz bakışımla baktım baktım baktım... diken diken saçlarımı, suratıma yapışmış "kadın doğumcusu ile barışık modern kadın" gülümsemesinin altından uzayan sivri dişlerimi, karnımın üzerinde huzurlu ve huşu ile birleştirdiğim parmaklarımın uçlarındaki, yenmekten güdük güdük kalmış ama yine de ojesi sürülmüş tırnaklarımın uzamaya meylettiğini, kısacası birazdan çok fena cadıya bağlayacağımı farketmedi bile....devam etti..."aaa niye düşünmüyorsunuz?"...."ikinci çocuk için tamamen sağlıklı ve hazırsınız" demesiyle ben doktora atladığım gibi ısırdım diyemeyeceğim zira vajinal ultrason sırasında böyle bir hareket fena canımı yakabilirdi. "Yumurtalarım hazır ve nazır olabilir sizin o pek materyalist doktor beyninize göre ama kadın dediğin öyle sadece yumurtadan, memeden oluşan doğurmaya programlı bir mutant değildir, ruh halim ne olacak benim haa, bu yaştan sonra ikinci hamilelikle gelecek otuz kilo fazlam ne olacak, yeni işe başladım bir sürü seyahatim var nasıl gideceğim hamile hamile, size giren çıkan yok tabi" de diyemedim haliyle. "Yok" dedim sadece kıl kıl. "Ama tek çocuklar büyüdüklerinde sorunlu oluyorlar, yalnız kalıyorlar...." vırak vırak vırak vıraklamaya devam etti. Ben gülümsedim sadece, alt dudağımı üst dudağıma bastırarak ve kaşlarımı bilmiş bilmiş yukarı kaldırarak, zira ağzımı açsam sivri dişlerim görünecek. Bu arada ultrason bitti. Doktor muayene odasından görüşme odasına geçti, ya da adı her neyse oraya. Ben içeri geçene kadar, içeriye bir kadın girmiş, doktora binlerce teşekkür ediyor, "allah razı olsun"lar gelir, "allah tuttuğunu altın etsin" ler giderken, ben de doktor masasının önündeki sandalyede yerimi aldım. Kadın en son "doktorcuğummm, yürüsünler elini öpmeye getireceğim" dedi, anlaşıldığı üzere kadının çocuğu olmamıştı ve tüp bebekle çocuk sahibi olmuştu. Bu noktadan sonra artık karşımda doktor bir insan değil, şişmiş de şişmiş bir ego duruyordu. Ego bana döndü "üçüzü oldu" dedi bilmiş bilmiş, kaşlar havada, "sen de kimsin küçük sinek" modunda. Ben de artık kendime hakim olamadım ve "yazıııııık" deyiverdim, neyse ki kadın kapıyı kapatmıştı, tek gülen hemşire ile bendim. Ego ikinciyi düşünmediğim için beni düşman bellemişti belli ki..."valla o çok mutlu" demesiyle... gayet de yüksek ve "sinek sana benzer salak" tınılı sesimle "çalışmıyordur o zaman"...diyerekten kapağı doktor egonun ağzına kapatıverdim; ben böyle deyince hemşire de dayanamadı yazık "ya evet çalışsın da yapsın üç taneyi göreyim ben" demesiyle kapak iyice sıkışmış oldu, hayatta bir hemşireyle birlik olup bir doktorun kelimelerini ağzına kapatacağım aklıma gelmezdi ama...oldu...işte, bu da böyle bir anımdı.

Adama neyse ikinciden...sana mı kaldı...

Neyse...yaz bitmesin... seviyorum ben sıcağı...çok hem de...

7 yorum:

Tully dedi ki...

Hadi bakalım benim daha birinci yok şimdiden bu kadar üstüme yuklenilyorken ikinciyi dusunemiyorum bile..Neyimeymis benim evlilik:(((Yüksek lisansı bile sormadan özgürce hur irademe yapamiyiyorum.Kocaya göre gereksiz, para tuzağı:)) Ayrıca cocuğu ne zaman yapacakmisiz:(((

coraline dedi ki...

tully,birinci kolay en azından neyle karşılacağını bilmiyorsun :)

Adsız dedi ki...

Ben de istiyorum, ben deeeee. gerçi şımarıklık yapmayayım. Alt komşuyla sıkı fıkı olalıberi part-time sorumsuzluklar yaşayabiliyorum...
Doktora da kızma. Onun ekmek teknesi ne yapsın? Gerçi çocuklar sanırım benim de ekmek teknem. Ha ha haaaa... İkinciyi düşünmez misin?

coraline dedi ki...

esra, komşuya mı gonderiyorsun çocukları yoksa...ay çok iyi bir taktikmiş

Balthus dedi ki...

Ne çok şey öğrendim bu yazıdan ben:)
Meğerse özlem duyduğunuz,lüks addettiğiniz onca şeye sahipmişim de haberim yokmuş :)
Bekarlık sultanlıkmış meğer,kadın olmakta pek zormuş,gene yine iyice anladım. (sevgili coraline,yazıların her nasılsa gözükmüyordu reader'da, yoksa senimi sildik yanlışlıkla :) leylak dalında yorumunu gördümde bi bakayım dedim,iyi yapmışım)sevgiler...

coraline dedi ki...

mrb levent, bak sayemde öğreniyorsun, evlenirken bin kez çocuk yaparken binbeşyüz kez düşünmek gerektiğini :) bu arada silme beni, kırılırım bak ):

yapayalnız dedi ki...

merhaba coraline, seni ilk kez bir doktorla evli olmak yazınla tanımıştım. sonra sıkı bir takipçin oldum. pek yorum yapmıyorum ama emin ol hepsini okuyorum :) ama o yazı dizine 1-2-3-4 dedin, devamı gelecek dedin ama yok... neden? bu konuda yazacak bişeylerin olmalı... zaten bi doktorla evli olmak yazar, şair, ermiş, veli,vs... olmak için yeterli değil mi? :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...