1 Kasım 2007 Perşembe

Lohusayım, kafamda kırmızı kurdelam..

Son birkaç yıldır hayatımda süregelen değişimlerin en büyüğü ve en güzelini kucağıma alalı neredeyse iki hafta olacak. Bu iki hafta içinde yazılacak anlatılacak çok şey oldu, ne var ki, bırak bilgisayar açmayı aynada yüzüme bakmayı bile unuttuğum bu iki hafta çok çabuk, evin içinde sürekli koşturarak, ilk defa geçirilen bir ameliyatın acılarını dindirmeye çalışarak, tam gün annelik mesaisiyle geçti ve geçmekte. Doğumum sezeryan oldu. İyileşene kadar canım çıktı. Sezeryanla ilgili tek endişem genel anestezi altında uyumaktı, tamamen bilinçsiz, tamamen kontrolsüz. Fakat, spinal anestezi ile yapıldı doğum, doğum anlarının çok çok zevkli olduğunu söylemeliyim, acısız bir şekilde doğuma tanık oluyorsunuz, bebeğinizi gayet bilinçli bir halde görüyorsunuz, fakat sonrasında yapılan ağrı kesicilerin etkisini yitirmesinin ardından yaşanılan acı bir ağrı kesici iğne daha yapılmasını isteyerek dindirilebiliyor ancak. Söylenenler doğru, sezeryan ile olunca doğum, anne bebekle hemen iletişime geçemiyor, karında dikiş olunca doğrulmak sorun oluyor, emzirmek sorun oluyor. Siz ameliyatın verdiği yorgunluktan sıyrılmaya, çektiğiniz acıya dayanmaya çalışırken, aç olan bebeği doyurmak üzere bütün bayan eş dost akraba tarafından çekiştirilen organlarınızın (ben onları kutsal olarak tanımlıyorum artık) acısına da dayanmak zorunda kalıyorsunuz. Neyse, bu acılı günler geride kaldı :) Sonrasındaki günler ise anneliğe alışmakla ve lohusalık adı verilen nispeten zor olduğunu düşündüğüm dönemle geçiyor. Ben lohusalığı bedeni sürekli olarak sıcak basması buna rağmen bebekte gaz yapmaması için sıkı sıkı giyinmek durumunda kalınmak suretiyle basan sıcağın cehennem ateşine dönüşmesi ve geceleri görülen kabuslar olarak tanımlıyorum. Anneliğe dair ise hergün yeni bir şey öğreniyorum. İlk günlerde beceremediğim alt değiştirme ve bebeğin kollarını kazaktan geçirme işlerini oldukça becerikli ve nispeten daha kısa sürede yapabiliyorum. Sütüm olsun diye annem tarafından önüme konan neredeyse herşeyi yiyorum, hala 7 kilo fazlam vaaarrr, nasıl verilecek bu kilolar, bu kadar çok yerken??? Bu kadar yoğun geçen günlerde baş yardımcım, daha doğrusu işleri idare eden ve benim daha çok asistanlığını yaptığım annem yanımda olmasaydı kiloları düşünecek halim hiç olmayacaktı ama, iyi ki varsın anne, ve iyi ki yanımdasın anneliğimde.

Bütün bunların dışında, hamilelik boyunca çok da muzdarip olmadığım aşırı duygusallık durumu anne olduktan ve bebeğimi kucağıma aldıktan sonra gelip içime oturmuş olmalı ki, burnumda sürekli bir koku, Deniz'in kokusu. Hayatta hiç yaşamadığım bu "burnumda bir kokunun sürekli varolması durumu", sanıyorum artık anne olduğum anlamına gelmekte....

6 yorum:

Ümit Kurt dedi ki...

:)))

Çok sevindim gerçekten sen ve eşin için. Allah analı babalı büyütsün, nazardan korusun.

anl dedi ki...

çok teşekkür ederim iyi dileklerin için :)

Sevinç dedi ki...

Hiç bu kadar gerçekçi, hiç bu kadar saf anlatımla duymamıştım doğumdan sonraki zamanlarla ilgili deneyimleri. Duygulandırdı beni yazdıkların, içimde sessiz bekleyen anne uyanıyor sanırım:) Yazmaya devam edeceksin değil mi:)

anl dedi ki...

evet devam edeceğim tabii ki sevinçcim,çok acaip bir tecrübe bu, yazmadan durulmaz diyim :) içindeki anneye gelince, bütün annelerin dediği gibi çok zor ama çok güzel, o duygulara engel olma derim :)

sidika SAKA dedi ki...

Müthiş bir yazı olmuş anılcım. ne desem bilemiyorum. Canım bebek çekti. E bu aralar canımız bebek çektikçe size gelicez haberiniz olsun!

anl dedi ki...

didemcim istediginiz zaman buyrun gelin, deniz her gecen gun degisiyor, her gun yeni bir yuz ifadesi kesfediyor, bunlari takip etmek lazim :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...