5 Ekim 2010 Salı

Olasılıksız - Adam Fawer

Konu itibariyle çok güzel bir bilim kurgu romanı olabilecekken, yazarın basit Hollywood klişelerine sardırıp konuyu harcayıp bitirdiği bir bilimsiz kurgusuz edebiyatsız bir roman olmuş. Bu kitabın ucuz bir aksiyon filmine (bana göre ucuz ama imdb’ye gore bol yıldızlı) konu olmaktan öteye gideceğini sanmazdım, tabii bu yıl bu kadar çok baskı yapmasaydı ve bir sürü kişinin kolunun altında görmeseydim. Kaba tabirle kitap Laplace isimli bir matematikçinin Laplace Şeytanı teorisini, evrendeki tüm yasalar ölçülebildiği takdirde gelecek de tahmin edilebilir (çok genel oldu kabul), işlemeye çalışmış. Tversky isimli çatlak profesör tadında bilim adamı deneklere çeşitli ilaçlar vererek bu teoriyi kanıtlamaya çalışıyor genel olarak. Fakat işin içinde bir de üstün güçte ajanlar var, acımasız patronlar var, Koreliler var, çok abartılı aksiyon sahneleri var. Bütün bunlar bir araya geldiğinde buram buram konuyu nereye çeksem de “best seller” olsam, paraya para demesem kaygısı kokan ayrıca tadı da çok kötü bir çorbaya dönmüş bu kitap. Bir sayfada bilimsel ahkamlar keserken, sayfayı çevirdiğinizde ajanlar ortalığı patlatıyorlar, “ne oluyor yaa” diye kalıyorsunuz. Tamam kabul ediyorum herhangi bir sözelci bu tip bilimsel nanelerden çok da fazla çakmayabilir, ama iyi bir sözelci daha önce hiç duymadığı ve/ya henüz duyup da kafası basmadığı bilimsel naneler üzerine yazılmış metinleri iyi okur, anlamaya çalışır. İşlenmeye çalışılan konuyu, Laplace’ı, kitapta adı geçen sürüyle bilim adamıyla ilgili biraz okuma yapınca aslında konunun ne kadar dallı budaklı olduğunu ve birbirini çürüten ve/ya destekleyen birçok teori olduğunu görmek zor değil. Bu kitabın temel sorunu da neyi ortaya koymak istediği ya da neyi işlediğinin çok belirsiz olması, belki de yazar olasılık teorisini baz alarak bir bilim kurgu romanı yazmaya başladı ama sonra ilham perisi onu kovaladıkça alakasız noktalara vardı iş, bilemiyorum; demem o ki, kitabın birçok bölümünde alakayı kuramamış olmam benim fizik yoksunu sözelciliğimden değil, yazarın ipsiz sapsız, alakalı alakasız bilimsel alıntılarından kaynaklanıyormuş. Sonuçta, bir takım bilimsel ahkamlar kesilecekse ben o kitabı yazan yazardan çok iyi bir araştırmanın yanında çok da iyi bir sunum beklerim fakat bu kitapta geçen bilimsel açıklamalar “wikipedia” dan kopyalanmış gibi adeta. Bütün bu bilim kurgu işini bir kenara bırakırsak, kitap en başta bir süre sonra kaderleri kesişecek kişileri tek tek işliyor, ama o bölümler o kadar uzun anlatılmış ki bir süre sonra sıkıyor. Kitabın orijinal dili de böyle mi bilmiyorum ama ben çeviriyi hiç beğenmedim, kızıma okuduğum çocuk kitaplarındaki dil daha yaratıcı ve düzgün desem abartmış olmam. Karakterlerin kaderleri nihayetinde birleştiğinde, olay bilimsel boyutlardan aksiyon boyutuna atlıyor; yenilmez, öldürülmez, hem güçlü hem seksi hem güzel ajan, geleceği gören baş kahraman, ona yardım eden baş kahramanın şizofren kardeşi her birlikte aksiyondan aksiyona dalarlar; bombalar patlar, binalar yıkılır, yangınlar çıkar, arabalar uçar, işte aklınıza gelebilecek türlü Amerikan vıdıvıdısı klişe yazılıp çizilir.

Evet, ben de bu kitabı bir çırpıda okudum itiraf ediyorum. Kitaplara olan saygım onları yarım bırakmamı engelliyorsa, biran önce bitsin bari dedim. Kısacası hiç beğenmedim, zaten best-seller okumayı da sevmem ya ben.
 
April Yayıncılık, 59. Basım, 475 sayfa

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...