18 Ocak 2012 Çarşamba

Zakkum...

Taptazecik bir yeni mezunken ben, Ankara'da yaşarken, öğrencilikte iş hayatına tam geçememiş ruhumla her gece Sakarya'da içerken, hayat hala bana güzelken ve ben bunu şimdi anlarken, deliye her gün bayramken, bekarken, çocuksuzken, amaçsızken..vs vs vs...yıl 1999, 2000 falan olmalı...Gölge vardı Sakarya'da. Canlı rock müzik çalınan bir Manhattan vardı bir de Gölge. Manhattan çok güzeldi ama ciks barıydı o zaman, girişi paralıydı ve en önemlisi pahalıydı, öyle her öğrenci giremezdi. Biz arada bir, paramız olunca, Salı günleri Manhattan'a giderdik, o kadar pahalıydı ki düşünün yani haftasonları gidemezdik. Salı günleri de, ayıptır söylemesi, cebimizde bira sokardık, ama tabii bir süre sonra uyandılar da kontrol etmeye başladılar, ama öğrencinin aklı çalışır, içeride içmezdik biz de biraları, dışarı çıkardık, karşıda bir tekel vardı, alırdık biramızı içerdik acele acele, sonra içeri girerdik, sonra bir daha çıkardık, sonra tekrar girerdik. Gölge sonradan açıldı, Sakarya'da SSK işhanında. Öğrenci bütçesine uygun, canlı rock müziği ulaşılabilir kılan, hem dinleyene hem de çalana bir şans veren, içmek için kışın sokakta donmamızın gerekmediği, nice aşkların doğduğu, nice kalplerin kırıldığı, nice kesişmelere tanık olmuş, karanlık mı karanlık, hem "hep aynı yere gidiyoruz" diye şikayet edip, hem de neredeyse her gün gittiğimiz, yıllar sonra kapandığında da ağlamaklı olduğumuz sevgili rock barımız Gölge. Yıl 1999 mu 2000 falan dedim ya, hep aynı yere gidiyoruz diyip sıkıldığımız , neredeyse her grubun Rainbow, Lou Reed, Red Hot Chili Peppers, U2, Nirvana çaldığı zamanlarda (şu an bu zamanlar için nelerimizi vermeyiz o ayrı, şimdi üniversite şenliklerine Serdar Ortaç ve Demet Akalın'ın çıktığını düşünürsek barlarda neler çaldığını tahmin etmek çok da zor olmaz), Gölge'ye farklı birşeyler getirmişti Raindog. İlk dinlediğimizde garipsediğimiz bu grubu, özellikle solisti, ben pek bir sevmiştim. Solisti niye sevmiştim, kendisiydi çünkü olduğu gibi, alkış toplamak için sırıtıp durmuyordu, tarzı değişikti, o zamanlarda cesaret gerektiren kıyafetler giyiyordu, pembe tüylü upuzun bir atkısı vardı mesela, çok güzel göz makyajı yapıyordu, seyirciyi uyuz eden laflar ediyordu, ukala ukala konuşuyordu, küstahtı, uyuz olan oluyordu ama benim gibi çok seveni de vardı, cesareti severim, farklılığı severim, Raindog'un solistini niye sevmeyeyim. Grubu niye sevmiştim peki, dediğim gibi her grubun neredeyse aynı şarkıları cover yaptığı bir zamanda Raindog çıktı, Placebo coverladı, ya da Suede, ne bileyim Smashing Pumpkins coverladılar, bu yüzden de değişiktiler. Seven sevdi, sevmeyen sevmedi. Ama bence Ankara'nın en iyi cover yapan grubuydular. Haklarında bir sürü tartışma vardı, "solistleri eşcinsel mi değil mi", "Placebo'yu taklit ediyorlar bunlar da", "solist çok itici" gibi. Sadece bu kadar çok tartışıldıkları için bile ünlü olmuşlardı Ankara'da. Ünlü olmaları gerekirdi, piyasaya çıkmaları gerekirdi, bu çocuk Gölge'de bir kaç yıl şarkı söyleyip sonra bilmem ne bankasında bilmem ne uzmanı olmamalıydı (nerede okuduğunu da bilmiyorum ama)...falan filan.

Sonra ben büyüdüm, evlendim, zaman değişti müzikler değişti, Gölge kapandı, çocuğum oldu, evlenmek ve çocuk yapmak beni barlardan uzaklaştırmadı yanlış anlaşılmasın da, Raindog kayboldu (Istanbul'a gitmişler bu arada sanırsam), e ben televizyon seyretmeyen, Türk müziği piyasasını hiç takip etmeyen bir insanım ya, Raindog'un Zakkum olduğunu daha birkaç ay önce öğrendim, "Anason" la. Klibini seyrettim sonra, Raindog'un solistini gördüm, şaşırdım "aaa tanıyorum ben bunuuu" oldum, biz nasıl büyüdüysek o da büyümüş belli ki, garip oldum. Daha bir ağır abi olmuş, pembe tüylü atkısı yok artık; Belli ki tarzları değişmiş, e mecbur kalıyorsun bir yandan piyasaya az buçuk uyum sağlamaya, James Hetfield bile saçımı kestirmişti Yusuf ne yapsın? Gölge'de kendine güvenen "küstah" tabir edilen solist gitmiş yerine gözlerinden saflık akan bir Yusuf gelmiş, bunun piyasayla alakası yoktur diye düşündüm, adam yine kendisi, öyle geldi. Belirli bir kitleleri olmuş, Küçük İskender'in programlarında falan da çalıyorlar galiba ara sıra, süper, bayağı da ünlenmişler. Her şarkılarını sevdiğimi söyleyemem ama "Anason" bana ilk bölümde anlattığım günlerimi hatırlatıyor, ses o günlerden, tipler o günlerden..onlar yıllanmış, ben yıllanmışım (yaşlanmak demiyorum artık 2012 den itibaren dikkat çekmek isterim). Aynı güzel günleri bilmek belki, ya da benim çok güzel günlerimden tanıdık bir ses olmaları sebep bu şarkıda hüzünlenmeme, bilemedim. İşin komik yanı, şimdi ne zaman haklarında bir haber duysam, ne zaman iyi bir yerde görsem Zakkum'u sanki yakın arkadaşımmış gibi sevinip mutlu oluyorum, diğer grupları sollasınlar istiyorum. Bir tür "ben senin kısa pantolonlu halini bilirim" durumu olsa gerek...Özlenesi zamanlardan tanıdık yüzler, tanıdık sesler, benzer yaşlar, aynı havayı solumuş olmalar...başarı, iyi dilek...herkes dinlesin...ne dinlemiş olabilirim bunu yazarken...

7 yorum:

Tully dedi ki...

Anason dinlemiş olabilir misin acaba:)
Coralin hayat öğrencilik bittikten ve evlendikten sonra hep böyle mi geçiyor? Bazen kendimi kapana sıkışmış ve hiçbir yere kımıldayamıyormuşum gibi geliyor:(

coraline dedi ki...

hep böyle geçiyor:)ama alışıyorsun.

Adsız dedi ki...

Anason2u dinledim şimdi. Biraz arabesk ama güzel...

coraline dedi ki...

evet evet kesinlikle arabesk:)

seyabb dedi ki...

büyüyünce sorumluluklar artıyor.

Selgin GB dedi ki...

Ocak... şimdi eylül... Çikolata kutusunun önüne oturup bitirmeden kalkmayacak gibi 4 gündür zakkum dinliyorum. dokuz ayda bana ne oldu ki böyle?! Artist miymişim,
neymişim? Ben bateriste koptum. O ne cool haller öyle... Bugün blogda senden ve onlardan bahsettim.

coraline dedi ki...

ahaha ben de kırık gibi bir haftadır "hipokondriyak" dinliyorum, favorim o :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...